Hz. Cabir r.a.’dan gelen
bir rivayete göre,
Rasulullah
s.a.v. bir zaman yiyecek bir şey bulamadığından birkaç gün aç kalmış,
bu durum
kendisine pek zor gelmişti. Bir yiyecek bulma ümidiyle eşlerinin
hanelerini
dolaşmış, fakat hiçbirinin yanında yiyecek bir şey bulamamıştı. Nihayet
kızı
Fatıma’ya gidip: “Kızım, sende yiyebileceğim bir şey var mı? Çok
acıktım.”
dedi. Fatıma r.a. boynunu bükerek: “Sana canım feda olsun babacığım.
Bende de
yiyecek bir şey yok!” dedi.
Rasulullah s.a.v. onun yanından ayrıldıktan sonra
komşu
bir kadın Hz. Fatıma’ya iki ekmek ile bir parça et gönderdi. Fatıma
r.a. onları
bir tencereye koyup bekletti. “Vallahi ben bunu Rasulullah için kendime
ve
çocuklarıma tercih ederim” diyerek oğullarından birini Allah Rasulü’nü
çağırmaya gönderdi. Rasulullah dönüp gelince Hz. Fatıma babasına:
-Canım sana
feda olsun. Allah bize bir şey gönderdi, ben de onu sana bıraktım,
dedi.
Rasulullah da:
“Getir kızım, buyurdu.
Hz. Fatıma tencereyi getirip kapağı açınca içinin
et ve
ekmekle dolu olduğunu gördü. Şaşırıp kaldı, bunun Allah tarafından bir
bereket
olduğunu anladı. Allah’a hamdederek Rasulü’ne salavat getirdi. Yemek
tenceresini babası Rasulullah s.a.v.’in önüne koydu. O da yemeğin
halini
görünce Allah’a hamdetti ve:
-Kızım bu sana nereden geldi? dedi.
Fatıma r.a.
ise: “O Allah tarafındandır, şüphesiz Allah dilediği kimseyi hesapsız
olarak
rızıklandırır” (Âli İmran, 37) ayetini okudu.
Peygamber s.a.v. Allah’a hamdederek dedi ki: “Seni
İsrail oğullarının en üstün kadını (Hz. Meryem) benzeri yaratan Allah’a
hamdolsun, ey kızım! Çünkü o da Allah kendisine bir rızık gönderdiği
zaman,
bunun nereden geldiği sorulunca: O Allah tarafındandır, şüphesiz Allah
dilediği
kimseyi hesapsız olarak rızıklandırır, derdi.”
Sonra Rasulullah s.a.v., yemeğe çağırması için Hz.
Ali’ye birini gönderdi. Ardından Allah Rasulü o yemekten yedi. Ali,
Fatıma,
Hasan Hüseyin ve Peygamber eşleri ve bütün ehl-i beyti doyuncaya kadar
yediler.
Hz. Fatıma der ki: “Kap dolusu yemek hâlâ olduğu gibi duruyordu! Ben o
artan
yemeği komşulara da dağıttım. Allah o yemeğe tükenmez bir bereket ve
bol hayır
vermişti.”
İbn Kesîr,
Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azîm (Riyad 1997),
2/36.
|