Tevazu | |
Ahmed Rufai
Hazretleri, bir gün
talebelerine: - İçinizde kim bende
bir ayıp görüyorsa bildirsin, dedi. Müritlerinden biri: - Efendim, sizde
büyük bir ayıp var, diye cevap verdi. Ayıbını talebesine
soracak kadar kendini aşmış bu mütavazi insan hiç kızmadı, talebesi
böyle söylüyor diye üzülmedi, belki sadece ayıbından kurtulabilmek
ümidiyle sordu: - Söyle dedi,
kardeşim, o ayıbım nedir? Talebe gözleri
dolu dolu: - Bizim gibilerin
size talebe olması, dedi. Bu söz
gönüllere çok tesir etmiş, sohbette bulunan herkes ağlamaya başlamıştı.
Ahmed Rufai Hazretleri de ağlıyordu. Bir ara sadece;
- Ben sizin
hizmetçinizim, ben hepinizden aşağıyım diyebildi. Evet,
keşke
insanlar tabi olanlara bakıp, tabi olanlarda, tabi olunanı
aramasalardı... Zira hem dün, hem bu gün o altın halkayı temsil eden
büyüklerin etrafındaki insanlar, ne denli nezih olurlarsa olsunlar,
onları gösterebilmekte çok acizdirler. Bugün dahi, bir büyük gönül
erinin yanına gelip giden insanlar; idareciler, gazeteciler, din
adamları, "Talebelerinin ufku hocalarının çok gerisinde."
demektedirler. Zaten, o cevher farkıdır ki, sair madenleri kirlerinden
arındırır.
MehmetAkar, Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001 |