Dört
mezhep fıkhıyla ilgili iki
ciltlik “el-İfsâh” adlı kıymetli eserin de müellifi olan Abbasî
vezirlerinden ve alimlerinden İbn Hübeyre (ö.560/1165), vezirliğe
yükseliş macerasını şöyle anlatıyor:
Yoksulluktan elim çok daralmıştı. Hatta günlerce yiyecek
bulamamıştım. Bazı yakınlarım bana Maruf-i Kerhî hazretlerinin
(ö.200/8159) mezarını ziyaret ederek orada Allah’a dua etmemi, çünkü
onun yanında yapılan duanın makbul olacağını söylediler. Ben de onun
kabrini ziyarete gittim, orada namaz kılarak dua ettim. Sonra çıkıp
şehre (Bağdat’a) yöneldim. Katufta mahallesine geldiğim zaman, orada
işlek olmayan terk edilmiş bir mescit gördüm. İki rekât namaz kılmak
için girdim. Bir de baktım, hasır üstünde yatan bir hasta…
Hastanın başucuna oturdum ve “Ne istersin?” dedim. “Ayva
isterim.” dedi. Civardaki bir bakkal gittim, peştemalımı rehin
bırakarak iki ayva ve bir elma alıp getirdim. Hasta ayvayı yedikten
sonra, “Mescidin kapısını kapatıver.” dedi. Kapattım. Hasırdan bir
tarafa çekilerek “Şurayı kaz!” dedi. Orayı kazınca (altın para dolu)
bir kap çıktı! “Bunu al, çünkü sen buna daha layıksın.” dedi. “Senin
mirasçın yok mu?” dedim. “Hayır. Resafe’de bir kardeşim vardı, haber
aldığıma göre o da ölmüş.”
Adam benimle konuşurken ömrü bitti ve ölüverdi. Onu
yıkayıp kefenledim ve namazını kılıp defnettim. Sonra kabı elime aldım.
İçinde 500 dinar/altın varmış. Karşıya geçmek için Dicle kenarına
geldim. Baktım ki eski bir gemide eski elbiseler içinde bir kaptan,
“Yanıma gel, yanıma!” diyor. Ben de yanına gittim. Gördüm ki yanındaki
adamların çoğu da (kıyafetçe) bu adama benziyor. “Sen nerelisin?”
dedim. “Resafe’denim.” dedi. “Senin kimsen yok mu?” dedim. “Hayır.”
dedi. “Bir kardeşim vardı, görüşmeyeli hayli zaman geçti. Allah ona ne
yaptı bilemiyorum.” Durumu anlamıştım. Adama, “Kucağını aç.” dedim.
Açınca kaptaki altınları kucağına döküverdim. Gemici şaşırıp kaldı.
Onun kardeşiyle aramızda geçen hadiseyi olduğu gibi anlattım. Bu malın
yarısını benim almamı istedi. Ben de, “Vallahi bir tane bile almam!”
dedim ve hepsini verdim. Ben daha sonra halifenin sarayında kâtiplik ve
hazine memurluğu yaptım. Sonra da vezirliğe yükseldim.
Vefeyâtü’l-A’yân, 6/239-240; İbnü’l-Cevzî:
el-Muntazam (Beyrut 1995), 10/475.
|