Şâh-ı
A'lâ Şeyh Abdüsselâm'ın
vefâtından, iki seneden fazlaca bir zaman
geçmişti ki, talebelerinden ve aynı zamanda sultânın yakın adamlarından
olan Mesmât Revşenâhî ismindeki bir zât, mübârek hocasının kabrini
tâmir etmek, kabrin üzerine güzel bir türbe yapmak istedi. Fetihpûr
şehrinden kırmızı taş getirtti. İnşâata başlandı.
İşin
başında bulunan
mühendis gece rüyâsında, Şeyh'in, kabrinin üstünde ayakta durduğunu ve;
-Siz
benim kabrimi kazarken, tabutumun tahtasına bir tuğla parçası
düştü. Tahtayı kırdı ve sol dizimin üzerine geldi. Hemen o tuğla
parçasını tabutumdan çıkarın, alın. Tahtayı düzeltin ve sonra inşâata
devâm edin" buyurduğunu gördü.
Sabah
olunca o mühendis, Mesmât'ın
yanına geldi ve rüyâsını anlattı. Mesmât;
-Hazret-i
Şeyh'in buyurduğunu
yapın, dedi. Öyle yaptılar. İleri gelenler, şehrin büyükleri, o zâtın
talebeleri ve o zâtın büyüklüğüne inananların huzûrunda kabri açtılar.
Gerçekten tabutun tahtasının sol taraftan kırılmış olduğunu ve bir
tuğla parçasının içine düştüğünü gördüler. Düşen tuğla parçasını almak
için tabutu açtılar. Bir de ne görsünler. Bütün bedeni sağlam ve nûrlu,
sîmâsı ise hayattaki kadar canlı ve tâze olarak duruyor. Hayretler
içinde kaldılar. Rüyâda olduklarını sandılar. Mesmât, hocasının mübârek
bedenine gülsuyu ve anber sürdü. Hazır olanlar Fâtiha okudular. Sonra
kırılmış tabutu tâmir ettiler ve türbenin yapımına başladılar. Güzel
bir türbe yapıldı. İnsanlar ziyâret edip rûhâniyetinden istifâde
ederlerdi
. |