Zevzen
(*) sultanının çok kıymetli bir veziri
vardı. Ahlâkı güzel, fenalığı sevmez, herkes hakkında iyilikte
bulunurdu.
Bir gün nasılsa, padişahı gücendirecek bir
davranışta bulundu. Öfkelenen hükümdar vezirin mallarına el koydu ve
işkence yapılmasını emretti. işkenceye memur olanlar, vezirin
iyiliklerini görmüş kimselerdi. Bundan dolayı şiddetli davranmıyorlar,
kötü davranış ve sertlikten kaçınıyorlardı.
Düşmanla hoş geçinmek isteyen, kendisinin
iyiliğine tam olarak inandırsın. Acı söz istemeyen kişi de herkesin
ağzını tatlandırsın.
Cezalandırılan vezir, türlü işkencelere mâruz
kaldıktan sonra, cezasının geri kalanını zindanda geçirmesi için
gönderildi. Bunu haber alan komşu hükümdarlardan biri ona gizli bir
mektup yollayarak, “Sizin gibi kıymetli bir kişinin değerini takdir
edemeyerek hürmetsizlikte bulundular. Eğer aziz hatırınız bizim
tarafımıza rağbet gözterirse, lâyık olduğunuz hürmet ve saygıda kusur
edilmez ve memleketimin ileri gelenleri, sizin gibi yüksek bir
şahsiyetin, aralarında bulunmasıyla övünç duyarlar. Bu konuda olumlu
cevabınızı bekliyoruz” yazdı.
Vezir, mektubu okuyunca endişeye düştü ve bunda
gizli bir maksat olduğunu anladı, hemen kâğıdın arkasına kısa bir cevap
yazarak gelen adamla gönderdi.
Bunu haber alan hükümdarın adamlarından biri
padişaha koştu. “Mahpus veziriniz, yabancı hükümdarlarla mektuplaşıyor”
dedi. Padişah son derece hiddetlenerek işin araştırılmasını emretti.
Neticede ihbarın doğru olduğu anlaşıldı. Mektupçuyu yakaladılar,
padişahın huzuruna getirdiler ve mektubu, gizlediği yerden bulup
çıkardılar. Mektupta şöyle yazıyordu: “Büyüklerin, hakkımda
gösterdikleri teveccüh ve sevgi, değerimin çok üstündedir, teşekkür
ederim. Bununla beraber emrinizin kabulü bence imkânsızdır. Çünkü
eskiden beri bu hanedanın nimetleriyle beslendim, hakkımda ortaya çıkan
küçük bir şikâyetten dolayı velinimetime vefasızlık etmek elimden
gelmez, mazeretimin kabulüyle affınızı rica ederim.”
Hüner sahipleri ne güzel söylemiş: Hayatı boyunca
sana cefa eylese de nimet sahiplerinin kahrı lutuftan sayılır, onu hoş
görmek gerekir.
Padişah, bu yüksek ve temiz duygudan çok memnun
oldu. Mahkûmu derhal zindandan çıkartarak çok güzel ağırladı, çeşitli
ikramlarda bulunup memuriyetine iade etti ve, “Sizi haksız olarak
cezalandırmışım” diyerek özür diledi.
Vezir dedi ki: “Efendim! Kulunuzun kaderinde
böyle bir musibet yazılıymış. Bunun sizin elinizle gelmesi, benim için
bir nimet teşkil eder ki üzerimde ödenmez haklarınız vardır.”
Halktan sana bir zarar gelse sen onu Haktan bil.
İnsanların dostluğu da düşmanlığı da kendilerinden değil hep
Allah’tandır. Gerçi ok yaydan çıkar, lâkin onu atan ok değil, yay
tutandır.
* Zevzen: Horasan'da bir şehir olup o dönemde
Hârizm'e bağlıdır.
Gülistan – Şeyh Sa’di-i Şirazi