Salih
bir zat vardı. Çok cömertti. Elinde
avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler
olursa,
onlara belli etmeden, başkalarından kendi adına borç alır fakirlere
hediye
ederdi.
Bu zat
bir gün hastalanır, yatağa düşer. Hastalığı gittikçe artar. Bunu duyan
alacaklılar, onun ölüm döşeğinde olduğunu düşünerek başucuna dikildiler.
Salih
zat bundan son derece utanmış, rahatsız olmuştu. Asık yüzlü, sıkıntılı
tiplerle çevrili olması onu üzmüştü. Bir şeyler söylemek istedi ancak,
bize
para gerek, nasihat değil, diye susturuldu.
Bu
sırada dışarıdan helva satan bir çocuğun sesi duyuldu. Salih zat, bir
adamına seslenerek helvaları satın alıp ziyaretçilere ikram etmesini
istedi.
Görevli, çocuğun tepsisindeki bütün helvaları aldı. Ziyaretçilere ikram
etti.
Herkes
abus çehrelerle helvaları yediler. Çocuk gelip helvaların parasını
istedi. Salih zat,
- Evlat bunları bana borç olarak yazar mısın?
deyince çocuk tek kelime söylemeden dışarı çıktı, 50-100 metre ileride
bir
ağacın altına oturup sessizce ağlamaya başladı.
Oradan
geçmekte olan şehrin valisi onu gördü, yanına gelip başını
okşadı, niye ağladığını sordu. Çocuk olup biteni anlattı, o zata
edebimden bir
şey diyemedim ama,
- Ben bunları zaten borç olarak almıştım, nasıl
ödeyeceğim, evime nasıl para götüreceğim?" diye ağlıyorum dedi. Vali,
hasta yatan salih zatı yakından tanıyordu. Çocuğun parasını ödedi.
Çocuğa
içi altın dolu yedi sekiz kese altın vererek gidip o salih zata
vermesini söyledi. Altınlar eve gelince alacaklıların neşesi yerine
geldi.
Herkes alacağını tahsil etti. Ancak böyle aniden paranın gelmesine de
bir anlam
veremediler. Salih zat şu cevabı verdi: "Ben sıkıntı içindeydim. Siz de
sıkıntı içindeydiniz. Buna bir de çocuğun üzüntüsü eklendi. Çocuğun
edebi, tek
kelime etmeden gitmesi, işi çözdü. Allahü teâlâ o masumun ihlası, edebi
hürmetine sıkıntıları giderdi. İmtihanı kazanan o masum oldu.
Alacaklılar
utanıp paraları tekrar vermek istediler. Ancak kabul etmedi.
- İnsan bir iyilik yaptığında samimiyetinin belli olması için peş peşe
imtihanlardan geçirilir. Hatta iyilik yaptıklarından küfranı nimet
görür. Eğer
sabrederse iyiliğinin karşılığını kat kat alır. Sizler bir iyilik
yaptınız. Ama
sabredemediniz. Eşyanın hakikati görüldükten sonra pişman oldunuz, dedi.
|