Mire-i Nişabûri
(k.s.) Hazretleri, yanında
müridlerinden bir
hizmetçisi olduğu halde Nesa denilen yere gitmişti. Orada büyük rağbet
gördü, bir hayli müridleri oldu. Başına toplandılar, hatta onun
zikrinden bile meşgul ediyorlardı. O bu durumdan incinmekte idi.
Nesa'dan geri dönmeye karar verdi. Ve bir gün müridlerine Allaha
ısmarladık diyerek yola çıktı. Onun etrafını saran yeni birçok müridi
de kendisi ile gelmeye karar verdiler ve peşine düştüler. O her ne
kadar siz gelmeyin kendi memleketinizde kalın dediyse de illâ da biz de
gideceğiz diyorlar ve arkasından gelmeye devam ediyorlardı. Giderken
bir tepenin başına vardılar. Şiddetli rüzgâr esmekte idi. Mire-i
Nisabûrî Hazretleri şalvarını çözdü, ayakta bevletmeye başladı, hattâ
kendi üzerini ve etrafında bulunan bir çok kimsenin de üzerini pisledi.
O zamana kadar
tereddütsüzce bağlı olan
müridleri:
- Bu ne biçim
şeyhlik, bu ne biçim hareket?
diyerek peşini bırakıp
gerisin geriye döndüler.
Sadece kendisi ile
Nisabur'dan gelen hizmetçi
peşini takip etmekte
ve o da içinden:
- Bu nasıl iştir.
Bunca yepyeni iştiyakla
bağlanan müridi arkasında
iken böyle yaptı? Hepsinin geri dönmesine sebeb oldu, diye düşünüyor ve
işi şeyhi inkâra vardırıyordu.
Şeyh Hazretleri
hiçbir şey söylemeden yoluna
devam ediyordu. Yolda
bir akarsuya vardılar. Şeyh bütün elbisesi ile olduğu gibi suya daldı,
iyice elbisesini ve bütün vücudunu yıkadı. Sudan çıkıp yoluna devam
etmeye başladı. Sonra dönüp baktı ki Nisabur'da yanına aldığı hizmetçi
hâlâ arkasını takip etmekte. Ona dönerek şöyle dedi:
- Artık beni inkâr
etmemelisin! Çünkü büyük bir
meşguliyet ve âfeti
bu halle giderebildim. Onların meşguliyetinden ve fitne-i fesattan
kurtulmak için bu belâya razı oldum. Eğer evvelki belâya razı olsaydım
belki de sermayemden olabilirdim. Onların bizi sevip etrafımızda
toplanmaları bizde bir ayıp görmediklerindendir. Ama en küçük bir ayıp
görseler veya onların isteklerinin hilâfına bir hâl zuhur etse işte
böyle terkederler, inkâr ederler, buyurdu.
Zamanın büyük
âlimleri, şeyhülislâmlar bu
hâdiseyi şöyle
yorumlamışlardır:
- Onların kendini
kabul etmesi şeyhin nefsine
tabiatına hoş geldi ve
bundan kurtulması için de öyle yapması vacipti. O da öyle yaparak
kendisini kurtardı...
Büyük Dini Hikayeler, Osmanlı Yayınevi |