Şems-i
Tebrîzî hazretleri Şam'dan Konya'ya gelirken, yol üzerinde bulunan bir
hana uğrayarak burada yatmak istedi. Fakat uğradığı bütün hanların dolu
olduğunu, hiç kalacak yerlerinin olmadığını öğrenince, câmide
sabahlamak
istedi. Câmiye gidip yatsı namazını cemâatle kıldı. Cemâat
dağıldığında, o hâlâ
duâya devâm ediyordu. Duâsını bitirdiğinde, câmide kimse kalmamıştı.
Cübbesini
çıkarıp başının altına koyarak uzandı. Günlerce süren yolculuğun
verdiği
yorgunlukla hemen kendinden geçti. Bir müddet sonra câminin kapılarını
kilitlemek üzere gelen görevli, camide birinin yattığını görünce,
yanına
yaklaşarak:
"Burada
yatılmaz kalk!" dedi.
Şems-i
Tebrîzî hazretleri doğrularak:
"Benim
kimseye bir zararım dokunmaz. Garibim, uzak yoldan geliyorum.
Hanlarda da yatacak yer yokmuş, başka kalacak bir yerim de yok. Bırak
da burada
sabahlıyayım." dedi.
Câmiyi
kilitlemek için gelen kişi;
"Beni
uğraştırma, sana kalk dışarı çık dedim, yoksa yaka paça seni dışarı
atmasını bilirim." diye karşılık verdi.
Şems-i
Tebrîzî hazretleri, bu son sözler üzerine bir tuhaf oldu. Hemen ayağa
kalktı. Cübbesini toplayarak sessizce kapıdan dışarı çıktı. Câmiden
çıkmasını
isteyen görevli, onun arkasından bakarken, âniden boğuluyormuş gibi
oldu. Bunun
üzerine;
"İmdât
boğuluyorum!" diye bağırmaya başladı. Bu sesi işiten imâm
efendi koşarak geldi ve ona;
"Ne
oldu, niye bağırıyorsun?" diye sordu. Kayyum durumu anlatınca,
imâm efendi hemen câmiden çıkıp koşarak, Şems-i Tebrîzî hazretlerine
yetişti.
Kendisine;
"Efendim,
o câhildir, bir terbiyesizlik etmiş. Ne olur onu affedin!"
dedi. Şems-i Tebrîzî hazretleri imâm efendiye baktı. Üzüntülü bir
şekilde:
"Onun
işi benden çıktı. Benim yapabileceğim birşey yoktur. Ancak îmânla
ölmesi için duâ edebilirim." buyurdu.
Evliyalar
Ansiklopedisi, Huzur Yayınları
|