Hz
Peygamber'in (s.a.v) soyundan gelen yoksul bir kadın kızlarıyla
birlikte Semerkand şehrine göçmüştü. Şehre yeni geldikleri için kimseyi
tanımıyorlardı. Önce bir mescide gidip dinlendiler.
Anneleri
kızlarını mescidde bırakıp yiyecek tedariki için dışarı çıktı. Şehrin
valisine başvurdu. Halini ona arz etti. Peygamber soyundan olduğunu
söyledi. Kendilerine bir gecelik erzak vermesini istedi. Adam yardım
etmeye yanaşmadığı gibi kendisinin yoksul olduğuna ve Peygamber
soyundan geldiğine dair bir belge getirmesini istedi. Seyyide, yabancı
biri olduğunu, şehirde kendisini kimsenin tanımadığını, dolayısıyla
belge getiremeyeceğini söyleyince, vali kendisinden yüz çevirdi ve bir
şey vermedi.
Bundan sonra
kadın bir mecusiye uğradı; durumunu ona anlattı. Mecusi ona inanıp
sözlerini doğruladı. Kendileriyle ilgilendi, adamlarından biriyle
yiyecek ve eşya gönderdi.Onlara kalacakları bir yer tahsis
etti.
Bu vali gece
rüyasında kıyametin koptuğunu, Resulullah'ın (s.a.v.) yeşil zümrütten
büyük bir köşkün yanı başında Livaü'l Hamd sancağının yanında durduğunu
gördü. Bu köşkün kime ait olduğunu sordu. Resulullah (s.a.v), tevhid
ehli Müslüman bir kimseye ait olduğunu söyledi. Vali,
''Ben Allah'ın
birliğine inanan bir müslümanım!'' dedi.
Resulullah
(s.a.v), Allah'ın birliğine inanan müslüman olduğunu ispatlayacak bir
belge getir!'' deyince vali şaşkına döndü. Dehşet içinde uyandı.Akşam
yaptığından pişman oldu, ağlayıp saçını başını yoldu. Kalkıp o
yoksulları aramaya koyuldu. Mecusinin evinde olduklarını öğrenince
gidip onları mecusiden istedi, fakat mecusi onları vermedi. Vali;
''Sana bin altın
vereyim. Yeter ki onları bana ver'' diye rica edince, mecusi şunları
söyledi:
''Ben ve ailem
bunların bereketiyle akşam müslüman olduk. Senin bu gece görmüş olduğun
rüyanın aynısını bende gördüm.Resulullah (s.a.v) bana,
''Cennetteki
bu köşk senin ve ailenindir!''
buyurdu...
Ateşin
Yakmadığı aşık, Dilaver Selvi, Semerkand Yayınları |