Endülüs
devleti zamanında bir papaz kilisenin damında, az bulunan bir
çiçek
yetiştirir. Papaz o çiçeği çok sever.
Kilisenin
damında bir de keçisi vardır. Keçisini
de çok sever. Bir gün bakar ki çiçek yenmiş. Kilisenin tepesine kimse
çıkmadığı
için bu çiçeği keçi yedi zannıyla keçiyi damdan aşağıya atar ve keçi
ölür.
Papaz,
Müslüman hakimin huzuruna çıkarılır.
Hakim, hayvanların yaptıklarından sorumlu olmadıkları, eğer hayvanlar
başkasına
zarar verirlerse hayvan sahibinin zararı ödeyeceğini bildirdikten sonra
papaza
sorar:
-Keçinin
bu çiçeği yediğini sen gördün mü?
Papaz:
- Hayır
görmedim.
– Peki
gören var mı?
– Hayır
yok ama dama benden başka kimse
çıkmaz. Keçiden başka o damda kimse yoktu, der.
Hakim,
hayvanların yaptıklarından sorumlu
olmadıkları halde hayvanı damdan aşağı atmaktan papazı ta’zir cezasıyla
cezalandırır.
Aradan
uzun zaman geçer. Bir gün papaz, akşam
karanlığında evine doğru giderken bir adam "Yandımmm"
diyerek yere yıkılır.
Papaz
yere yıkılanın yanına varır. Hançeri
adamın bağrından tam çıkarırken muhafızlar gelir ve derdest hakim önüne
çıkarılır.
Papaz,
olayı olduğu gibi anlatır ama elinde
kanlı bıçakla maktulün üzerinde yakalandı.
Hakim:
-
Eğer sen keçinin o çiçeği yemediği
ihtimalini kabul etseydin ben de senin öldürmediğin ihtimalini kabul
ederdim.
Ama İslamda "Beraeti zimmet asıldır" kuralı vardır. Suçun,
delillerle sabit oluncaya kadar suçsuzsun, der.
Sonra
gerçek katil bulunur da Papaz beraat eder.
Bu
“Beraeti zimmet asıldır” kuralı her insan
için geçerlidir. Müslüman, kafir, beyaz, siyah, her dilden, her dinden,
her
renkten insan için geçerlidir.
|