Ayakkabının
Çamuru
Bâyezîd-i
Bistâmî yağmurlu bir havada Cumâ namazına
gitmek için evinden çıktı. Sağnak hâlde yağan yağmur, yolu çamur hâline
getirmişti. Yağmur bitinceye kadar bir evin ihâta duvarına dayandı.
Çamurlu
ayakkabılarını duvarın taşlarına sürerek temizledi. Yağmur yavaşlayınca
câmiye
doğru yürüdü. Bu sırada aklına bir mecûsînin duvarını kirlettiği geldi
ve
üzülerek;
"Onunla helâlleşmeden nasıl Cumâ namazı kılabilirsin? Başkasının
duvarını
kirletmiş olarak nasıl Allahü teâlânın huzûrunda durursun?" diye
düşündü
ve geri dönüp o mecûsînin kapısını çaldı.
Kapıyı
açan mecûsî;
"Buyrun bir arzunuz mu var?" diye sorunca;
"Sizden özür dilemeye geldim." dedi.
Mecûsî hayretle;
"Ne özrü?" diye sordu. O da;
"Biraz önce duvarınızı elimde olmadan çamurlu ayakkabılarımı temizlemek
maksadıyla kirlettim. Bu doğru bir hareket değil. Yağmurun şiddeti bu
inceliği
unutturdu." deyince,
Mecûsî hayretle;
"Peki ama ne zararı var? Zâten duvarlarımız çamur içinde. Sizin
ayağınızdan oraya sürülen çamur bir çirkinlik veya kabalık meydana
getirmez." dedi.
Bâyezîd-i Bistâmî;
"Doğru ama, bu bir haktır ve sâhibinin rızâsını almak lâzımdır."
dedi.
Mecûsî;
"Size bu inceliği ve insan haklarına bu derece saygılı olmayı dîniniz
mi
öğretti?" diye sorunca;
"Evet dînimiz ve bu dînin peygamberi olan Muhammed aleyhisselâm
öğretti." dedi.
Mecûsî;
"O hâlde biz niçin bu dîne girmiyoruz?" diyerek kelime-i şehâdet
getirip müslüman oldu.
|