Bağdat. Dul bir kadın.
Altı
öksüz çocuğu ve bir de ihtiyar ana. Kadın
geçimi sağlamak üzere, hafta boyu el emeği verir, göz nuru döker iplik
eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye
çalışırdı.
Vakti tamam olunca
bu dul kadın vefat eder, çocukların bakımı ise ihtiyar kadına kalır.
Kadın pazara her hafata çıkamıyor, ip eğiriyordu. Bir zaman baktıki
altıyüz dirhem kadar ip eğirmişti, pazara götürmeye karar verdi.
- Ya Rabbi! Bu
öksüzlerin, yetimlerin rızkını ver, diyerek sabah erkenden pazarın
yolunu tuttu. Yolda giderken Şeyh Abdülkadir Geylani Hazretlerinin
evinin önünden geçiyordu. Onu görünce durakladı. Şeyh mürüdleriyle
sabah namazından çıkmıştı, yaşlı kadını görünce duraklayarak:
- Hoş geldin bacı,
nereye gidiyorsun?
- Bir miktar ipliğim
var, pazara götürüp satacağım.
- Ver bakalım.
Benden altıyüz dirhem ip isteniyor, bunu ver de ben satayım.
- Memnuniyetle,
lütuf buyurmuş olursunuz, efendim dedi ve ipi verdi.
Abdülkadir Geylani
Hazretleri eline aldığı ipi şaka yollu mescidin damına atınca
hemen nereden geldiği belli olmayan büyük bir kuş gelip, ipi kapıp
gider. Kadın bu nebiçim şaka diye kendi kendine söylenmeye başlayınca,
müritler kadına itiraz etmemsi için işaret ettiler, kadında daha fazla
bir şey demedi.
Hazreti Şeyh kadına
dönerek.
- Hatun canını sıkma, ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar
ettiyse alırsın.
- Pekala, diyerek
gider, ertesi gün gelir.
- İpilik satıldı mı?
Abdülkadir Geylani
Hazretleri:
- İplik satıldı,
fakat parası henüz gelmedi. Bir hafta hadar bir zaman içinde gelir.
Kadın bir hafta
sonra gelir, para henüz gelmemiştir, kadına:
- Yarın gel, paranı
al.
Kadın, pazara niye
gitmedim, şimdi param elimde olurdu hayıflana hayıflana evine gitmek
üzere iken, Mürütler:
- Bir gün daha
sabret bakalım mevla ne gösterecek, derken bu işin sade bir şaka
olmadığının farkında idiler.
Ertesi gün oldu.
Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna o ana kadar görülmeyen bir
heyet geldi. Bin altın takdim ettiler. Müritler heyete bu kadar paranın
ne olduğunu, niçin Şeyhe takdim ettiklerini sordular. Gelenler tüccar
olduklarını belirterek:
- Altınlar Hazreti
Şeyhindir. Denizde yolculuk yaparken fırtına sebebiyle geminin yelkeni
delindi, yol alamaz olduk, denizin ortasında kalacaktık. Kaptana bir
çaresi yok mu diye sorduğumuzda:
- Altıyüz dirhem ip
olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik ama, şu anda
nerede bulacağız, dedi.
Biz ellerimizi
kaldırarak Allaha dua ettik ve duamızda:
- Ya Sultanul Arifin
bize altıyüz dirhem kadar ip gönder, sana bin altın vereceğiz diye
yalvardık. Bir de baktık ki, bir kuş gelip altıyüz dirhem ipliği
geminin güvertesine bırakıp uçtu gitti. Şimdi o adağımızı yerine
getirdik, dediler.
Tüccarlar
ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar kadın gelip sordu.
- Para geldi mi
efendim?
Şeyh bin altını
kadına verirken:
- Benim satışım
seninki kadar kârlı olmuş mu?
Kadın bir anda zengin olmuştu. Abdülkadir Geylani
Hazretleri'ne teşekkür ederek huzurdan ayrıldı.
|