Tamahkârın yakaladığı
küçük kuş der ki:
- Beni ne yapacaksın?
- Kesip yiyeceğim.
- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir
derde deva olur. Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum.
- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.
- Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca,
üçüncüsünü de karşı tepeye varınca söylerim.
- Peki birincisini söyle!
- Elinden çıkan şeyin hasretini çekme!
- İkincisi ne?
Kuş, ağaca konunca der ki:
- Olmayacak şeye inanma!
- Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki:
- Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki
tane inci vardı. Beni kesseydin, bu incilere malik olacaktın.
İnci sözünü duyar duymaz, tamahkâr, hemen oraya yıkılıp
kalır. Eyvah diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki:
- Haydi üçüncüsünü söyle!
- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne
faydası olacak?
- Söyle belki bunu unutmam.
- (Elden çıkan şeye üzülme) dedim, beni bıraktığına
üzüldün, (Olmayacak şeye inanma) dedim. Etimle, kemiğimle, 100 gram
gelmezken, kursağımda elli gramlık iki tane inci olduğuna inandın.
- Üçüncü nasihati söylemeyecek misin?
- Ahmağa nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sağır eder. Hakikati
görmeye mani olur.