Çok
eski devirlerde Kifl adında bir adam vardı. Kifl,
ahlâkî ve insanî değerlere önem vermeyen, para kazanmak için her yolu
meşru
gören çok zengin bir adamdı. Zenginliğini de faizden elde etmişti. Dara
düşen,
ihtiyacı olan kimse kendisine geliyor, oda yüksek bir faizle geri
ödenmesi
şartıyla onlara para veriyordu. Vadesi geldiği zaman kişi parasını
ödeyemezse
bu sefer faiz miktarını daha da artırıyordu. Şayet yine ödeyemezse
adamları
vasıtasıyla o kimsenin bütün varına yoğuna el koyuyordu.
Bir gün,
kapısına borç için bir kadın geldi. Bu kadın yakın zamanda kocasını
kaybetmiş,
namuslu, kendisini çocuklarına adamış bir anneydi. Bir süre, kocasından
kalan
şeylerle evini idare etmeye çalışmıştı. Ancak artık evde para
kalmamıştı. Bunun
için çalışması gerekiyordu. Bir yerde iş bulmak istedi; ama dışarısı
dul bir
kadın için çalışmaya müsait değildi.
Neden
sonra
aklına evde dokuma yapıp onları yakın bir arkadaşı vasıtasıyla satmaya
karar
verdi. Bunun için bir dokuma tezgahına ihtiyacı olacaktı. Tezgahı
alabilmek
için de borç arayışına girdi. Yakın dost ve akrabalarına gitti; ama
kimsede
para yoktu. Çok üzülmüştü. Çaresiz bir şekilde evine doğru giderken
yolda
istemeden iki kişi arasında geçen bir diyaloga şahit oldu. Şehirde Kifl
adında
bir kişinin insanlara borç para verdiğini duydu. Hemen onun yanına
gitmeye
karar verdi.
Kifl
kapıda
kadını görünce çok beğendi. Onu elde etmek istedi. Kadın, Kifl’den
karşılığını
ödemek şartıyla borç para istedi. Kifl, kadının dul olduğunu da
anlayınca ona
ahlaksız bir teklifte bulundu. Kendisiyle beraber olması şartıyla
vereceği
parayı istemeyeceğini söyledi. Bu teklifi kadın şiddetle reddetti. Çok
üzülmüştü. En çok da kendisine böylesi tekliflerin gelmesinden
korkuyordu.
“Allah’ım bana yardım et.” diye dua etti.
Aradan
birkaç
gün daha geçmişti. Evde hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklar açlıktan
ağlıyordu.
Onların ağlamasına kendisi de katılıyordu. Kendisini Kifl’e teslim
etmeye
mecbur hissetti. Bu sırada da “Allah’ım! N’olursun beni affet. Bir daha
böyle
bir günah işlemeyeceğim.” diye dua ediyordu.
Kadın,
Kifl’in
yanına gitti. Kifl’in yüzü gülüyordu. Ancak kadın bir yandan ağlıyor,
bir
yandan da titriyordu. Kifl, kadına bu halinin sebebini sordu. Kadın,
- Buraya
kendi
isteğimle gelmedim. Daha önce böyle bir günah işlemedim. Onun için
Allah’tan
çok utanıyorum ve korkuyorum. Beni bu günaha sürükleyen fakirliğimdir,
dedi.
Kifl, duyduklarına çok şaşırmıştı. O kaskatı kalbi bir anda
yumuşayıverdi.
İçini pişmanlık duyguları sarmıştı. O sırada ağzından şu ifadeler
döküldü:
- Sen
fakirliğin sebebiyle mecbur kaldığın bir günah işliyor ve bundan dolayı
ağlıyorsun. Halbuki Allah bana bu kadar servet vermişken, ben günah
işlemekten
çekinmiyorum. Ben, Allah’tan utanmaya ve korkmaya senden daha layığım.
Kifl,
pişmanlık
hisleri içinde, yapacağı kötü işten vazgeçti. Kalbine apayrı bir huzur
ve
mutluluk geldi. Kadına bir miktar para verip onu gönderdi. Kadıncağız,
sevinç
ve kendisini harama girmekten koruyan Rabb’ine şükür içinde evine
döndü.
Kifl,
artık
eski Kifl değildi. O güne kadar yapmış olduğu bütün günahlar için tevbe
ediyordu. O gün sabaha kadar Rabb’ine dua dua yalvardı ve affını
diledi. O gece
Kifl’in ecel vaktiydi. O hal üzere ruhunu Rahman’a teslim eyledi.
Sabah
olmuştu.
Kifl’in evinden çıkmadığını gören yakınları kapıyı açtıklarında Kifl’i
ölü
olarak buldular. Bu sırada kapısında herkesin okuyabileceği şekilde
şöyle bir
yazı vardı: “Allah, Kifl’in günahlarını affetti.”
Halk, bu
duruma
şaşırdı kaldı. Allah, Kifl’in affedilmesine sebep olan bu olayı, o
dönemin
peygamberine vahiy yoluyla bildirdi. Böylece herkesin şaşkınlığı gitti
ve
insanlar bundan büyük bir ders aldılar.
Hikâye
bize ne anlatıyor?
Tevbe
kapısı her zaman ve her kişi için açıktır. Bir kimse ne kadar
günahkâr bir kul olursa olsun büyük bir pişmanlık ve samimiyetle tevbe
ederse
Allah onun tevbesini kabul eder ve onu bağışlar.
Allah,
kendi rızası istikametinde bir hayat yaşamaya gayret eden kullarını
sever. Rahmetinin gereği olarak bazen kulları günaha gireceği an onları
değişik
vesilelerle korur. O yüzden kula düşen Rabb’iyle arasındaki bağı
devamlı
surette güçlü tutmasıdır.
Zaman
Ailem, 167.
Sayı
|