Yahya Efendi
Dergahını yaptırdığı zaman o civarda Ortaköy Rumlarından başka kimseler
yoktu.
Bir gün bir Rum Çoban, davar güderken koyunlarından iki tanesi dergâhın
bahçesine girmiş. Koyunlarını çıkarmak maksadıyla dergahın bahçesine
giren
çoban, bir dervişin:
- Ne arıyordun?
sorusuyla
irkilerek:
-Koyunlarımı
arıyordum, demiş.
Çobanı gören Yahya
Efendi, Rum
Çobanı dergaha içeri aldırmış, o na:
-Gel bakalım gel...
Koyunlarını mı
istersin, kendini mi? Yoksa ikisini birden
mi, ne dersin? diyerek, çobanı rahat bir yere oturtarak:
-Yağ, bal ve ekmek
getirin
demesiyle, hemen anında sofra kuyrulmuş, isteneler
gelmiş, sofra kurulunca Yahya Efendi, Rum Çobana:
-Hayde bakalım,
bismillâh buyur,
işte sana tereyağı, mumlu bal ve taze nan,
ister ise yağa ban, ister isen bala ban, demiş.
Bu tatlı
ortamdan sonra,
çoban koyunlarına değil de kendine talib olmuş,
o gün, orada, o vesileyle Müslüman olduğu için adı Balaban kalmış.
|