Vaktiyle
bir Mecusi
vardı. Bu adam Mecusilikte
oldukça
gayretliydi. İnancında
büyük bir taassuba sahipti. Yolcuları
çok severdi. Bir
gün onlar için bir köprü yaptırdı. Sultan Mahmud, kutlu
bir yolculuktan dönerken yol üstündeki o güzelim köprüyü gördü. Köprü,
hem güzeldi
hem de tam yerindeydi.
"Bu
büyük bir hayır!" dedi.
"Acaba
böyle bir köprüyü kim yaptırdı?"
Maiyetindekiler
dediler
ki:
"Bir Mecusi
yaptırdı."
Padişah, köprüyü
yaptıran kişiyi çok kıskandı ve orada
konaklayarak, Mecusi'yi
huzuruna çağırttı. Gelince,
"Sen
sanırım iman ehline düşmansın. Gel bu
köprüyü
bana sat! Onun için
ne kadar altın sarf ettiysen hepsini
benden al! Çünkü sen bir Mecusisin. Kalbinde
hamd ve minnet yok. İnandığın
gerçek bir din olmadıkça
bu köprünün ne faydası olacak sana? Verdiğim parayı
kabul etmezsen, benim
elimden kurtulamazsın!" dedi.
Mecusi
dedi ki:
"Padişah
beni paramparça etse bile bu köprüyü ne satarım, ne
de karşılığında para alırım. Ben bu köprüyü din uğrunda yaptırdım."
Bunun
üzerine padişah onu hapsettirip
ona eziyet
ettirdi. Zindanda
ona ne ekmek verdirdi, ne
su ... Sonunda
eziyetler haddi aşınca Mecusi'nin
gönlü, kan
kesildi.
Bir
süre sonra padişah ona haber göndererek, "Kalk,
bir ata binip hemen yanıma
gel! Köprüye tam bir değer biçmesi için bir de
yanında üstat birini getir!" dedi.
Padişah
çok sevinçliydi. Bir toplulukla köprüye gitti.
Padişah
oraya varınca uyanık Mecusi, köprünün
üstünde
durdu.
Dedi
ki:
"Padişahım, şimdi
bu köprünün değerini sen, benden iste
bakayım! Kendimi
bu köprüden
atarak helak edeyim
de öbür köprüde karşılığını sana vereyim.
Ey yüce
padişah, bak
da gör! işte köprünün
değeri!. .. "
Bu
sözleri söyler söylemez kendisini suya attı. Su onu
aldı, götürdü. Mecusi, canıyla
oynadı. Canına kıydıda
dinine kıymadı. Çünkü
maksadı dindi, ötesine
aldırış bile etmedi.
Ey
dost! Bir ateşperest, dinine ziyan
gelmesin diye kaldırdı kendisini ateşe attı. Sen
Müslümansın, ama
Müslümanlıkta
öyle bir hale düşmüşsün ki zaten su, seni
çoktan kapmış götürmüş!. ..
Bir
Mecus ide bile inanç ateşi, seninkinden
fazlaysa, artık
Müslümanlığı var git bir Mecusi'den
öğren! Allah'a
ayarı düşük para götürmek kimin ne haddine! Öte dünyaya
sağlam para, o ayarcıya
layık akçe götürmek gerek.
Can tenden çıkınca Allah'a putlarla dolu bir gönlü nasıl
götürebileceksin?
Bütün
bu putları gönlünden at. Bedeninle
beraber onları
terket. Bir
dostun evine
puthaneyle gidilmez. Ayağı
uyuşan kişi
minbere nasıl çıkabilir?
Uyuşuk bir ayakla
minbere çıkılamazsa
uyuşuk, uykulu
bir gönülle, Hakk'a
nasıl erişilir?
Biri, bir
an olsun uyanırsa o uyanıklığı ziyadeleşir. Fakat
sen bütün ömrünü gafletle
geçirdin. Bir an bile uyanıklık yüzü
görmedin.
Uykusu
gaflet olanın uyanıklığı ölüm olur.
Be
adam! Sen kendi gamınla gamlanmazsan, senin derdine kim yanacak?
Bari, serkeşlik
etme de hemen işe koyul, elinden
geleni yapmaya giriş. Çünkü
hiç kimse senin derdine yanmaz, senin
için gam yemez. Hiç
kimse senin yükünü bir anlığına bile çekmez. Bunu
böylece bil!.
Feridüddin
Attar, İlahiname
|