|
||
İHRAM
HERVELE Araplar Müslüman olduklarında Safa ile Merve arasında gidip gelmenin, eski hac geleneğinin bir parçası mı, yoksa sonradan putperestler tarafından uydurulmuş bir tapınma biçimi mi olduğu ve iki tepe arasında gidip geldiklerinde şirke düşmüş olup olmayacakları konusunda sorular sormaya başladılar. Bunun üzerine;“Safa ile Merve Allah’ın nişanlarındandır. Kim Kâbe-i Muazzama’yı hacceder veya umre yaparsa, bu iki tepeyi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Kim kendiliğinden bir iyilik yaparsa bilsin ki, Allah karşılığını verir ve her şeyi bilir.” (el-Bakara, 2/158) âyeti nazil olmuştur. (Müslim, Hac, 264) MiKAT Mikat, hac yasaklarının
başladığı,
Cenab-ı
Hakk’ın huzuruna çıkmak için
hazırlığın yapıldığı ilk yerdir. Şekil olarak ihrama girmenin yanında
duygu ve düşünce olarak da insanları kırmama, hoşgörü, sabır, insanlara
saygı gibi dinin genel yaklaşımlarının daha derince yaşanması mikatla
başlar. Türkiye’de havaalanında herkes bembeyaz ihram örtülerine
bürünür. Artık yasaklar başlamıştır; saç, sakal ve tırnaklar kesilmez.
Bütün vücudumuz bize karşı korunma altına alınmıştır. Şayet ihlal
edersek ceza vermemiz gerekiyor. KÂBE TELBiYE Telbiye, “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke lâ şerike leke: Sana geldim, buyur Allah’ım! Çağırdın koşup geldim, emrine hazırım. Sana geldim, ortağın yoktur, koşup geldim, hamd ve nimet Sana ait, mülk de Senindir. Ortağın yoktur Senin!” duası hacca giden kimsenin ihramını giyip iki rekat namaz kıldıktan sonra okuyacağı duadır ve “elest bezmi”nde verilen sözün bir karşılığı gibidir. Zencisi de, Arap’ı da, Japon’u da, Türk’ü de bu duayı okur. Bütün alt kimlikler gitmiş, yerine rengi ve dili farklı da olsa belli bir süre aynı dili konuşan, aynı dille ibadet eden Müslümanlar ortaya çıkmıştır. Bu, bütün hayat boyu devam ettirilmesi gereken bir sözdür. TAVAF Tavaf, Kâbe etrafında Hacerü’l-esved hizasından başlayarak yedi defa dönmektir. Tavaf esnasında mü’minler büyük kâinatın küçültülmüş bir numunesini ortaya koyarlar. Çünkü kâinatta yıldız kümeleri, gezegenler, yıldızlar hatta güneş bile kendilerine ait bir yörüngede hareket etmektedirler SA’Y Hz. İbrahim, oğlu İsmail
ile eşini o zamanlar için ıssız ve tarıma
elverişli olmayan Mekke’de Kâbe’nin olduğu bölgeye bırakmış, onları
Allah’a emanet etmişti. Hâcer validemizin suyu bitince, su aramak ve
gelecek birini görmek için Safa ve Merve tepeleri arasında gidip
gelmeye başladı. Bu gidiş geliş yedi defa olmuştu. Yokuşta yavaşlıyor,
düze inince koşuyordu.
Son seferinde Hz. İsmail’in bulunduğu yerden su çıktığını gördü. Bu, Allah’ın onlara bir ikramıydı. Çorak bir arazide yüzyıllardır hiç kesilmeden akan lezzetli ve besleyici bir su çıkması Hz. İbrahim’in Allah’a tevekkülünün ve duasının bir neticesiydi. Hacıların her sene gelirken getirdikleri, işte bu Hz. İbrahim döneminden günümüze kadar kesilmeyen bereketli zemzem suyudur. “Safâ ile Merve, Allah’ın belirlediği nişânelerdendir.” (Bakara, 2/158) Safa ve Merve arasında gidip gelmemizi istiyor. Biz bu kadarını biliyoruz. Her şeyin bize faydasını ve hikmetini bütünüyle öğrenemeyiz. Deriz ki, Allah’ın emrettiği her şeyde bildiğimiz ve bilmediğimiz nice hikmet vardır. Sonuç olarak sa’y, iman ve ihlâsa dayalı kulluğun tecellî ettiği bir ibâdetin bölümlerinden biridir. VAKFE ŞEYTAN TAŞLAMA Hz.
İbrahim (as), Allah’ın emrini yerine getirmek üzere oğlunu kurban
etmek için Mina’ya doğru ilerlerken şeytan yolunu kesmiş ve onun
zihnini çelmek istemişti. Hz. İbrahim onu taşlayarak yanından
uzaklaştırdı. Hac ibâdetini yapan Müslüman, cemre adı verilen yerleri
taşlarken aslında içindeki şeytanı taşlamakta, onu kendinden
uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu bir vak’anın ifadesi olduğu gibi aynı
zamanda bir hedeftir. Herkes içindeki şeytanı taşlamalı ve hayatından
çıkarmaya çalışmalıdır.
KURBAN Kaynak: Zaman, Hac Rehberi, Zaman Gazetesi, 2005 |