Hafız Ebu Said Sahib | |
1217
(m.1802) senesi Rabî’ul-âhir ayında, Hindistan’da
Rampûr şehrine bağlı Mustafaâbâd beldesinde dünyaya geldi. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri, daha çocuk iken, sâlih ve kıymetli bir zât
olacağının alâmetleri yüzünden okunuyordu. Çocukluğunda, çocukların
düşkün
oldukları oyun ve eğlenceler ile hiç meşgûl olmazdı. On yaşında
Kur’ân-ı Kerîmi
ezberledi. Kur’ân-ı Kerîmi güzel ses ve tertîl üzere o kadar güzel
okurdu ki,
dinleyenler kendilerinden geçerdi. Tecvid ilmini, kırâat âlimlerinden
Kârî
Nesîn’den öğrendi. Kur’ân-ı Kerîmi ezberledikten sonra, aklî ve naklî
ilimleri
öğrenmeye başladı. Önemli ders kitaplarını Müftî Şerefüddîn’den okudu.
Şâh
Veliyyullah Dehlevî’nin oğlu Mevlâna Refîüddîn’den hadîs dersi
aldı. Kâdı
Beydâvî Tefsîri’ni, Sahîh-i Müslim şerhini de ondan okudu. Sahîh-i
Buhârî’yi
ise yine Mevlâna Refîüddîn’den, hocası Şeyh Abdullah Dehlevî
hazretlerinden ve
kendi dayısı Sirâc Ahmed’den okuyup rivâyet ve nakletme icâzeti aldı. İRŞAD
VAZİFESİNİ ALIŞI Şeyh
Abdullah Dehlevî (k.s.) Hazretleri son
hastalığında halifelerin-den Şeyh Ebu Saîd, Likehnu (veya luknov)
şehrindeydi.
Kısa zamanda ona çokça mektup yazdı. Hemen yanına gelmesini istedi.
Şunun için
ki, hemen gele makamına geçe. Kendi yerine de oğlu Ahmed Saîd’i bıraka.
Ahmed
Saîd de Şah Abdullah Dehlevi Efendimizin halifelerinden biri idi. Bunun
üzerine
Şeyh Ebu Saîd derhal ailesini bırakıp yalınayak koştu geldi. Şeyh Ebu
Saîd
yanına geldiği zaman Şah Abdullah Dehlevi Efendimiz ona şöyle dedi: -
İstediğim oydu ki sizi gördüğüm anda, çokça ağlayayım. Ancak öyle bir
vakitte bana geldin ki, benim için artık ağlayacak gücüm de yok. Benden
sonra
yerime siz oturursunuz.” Bundan
sonra tamamen Şeyh Ebu Saîde iltifat etti. Umumi manada ona irşad
tavsiye etti. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri, aklî ve naklî ilimleri öğrendikten sonra,
tasavvuf ilmine yönelip bu yolda da yetişti. Önce babasından feyz aldı.
Babası
onu tasavvufta bir müddet yetiştirdikten sonra; -Ey
oğlum! Senin himmet kuşun çok yükseklere uçmaktadır. Benden bu
kadar,
dedi. Bundan sonra Kâdirî yolunun o zamanki meşhûr Şeyhi Şâh
Dergâhî’nin
hizmetine girdi. Oniki sene, derslerine ve sohbetlerine devâm etti.
Nefsini ve
kalbini ıslâh için çok gayret göstererek nefsin isteklerini yapmayıp,
nefsin
istemediklerini yaptı. Dünyâdan yüz çevirdi. Çok oruç tuttu. Yetişmek
için ne
lâzımsa yaptı. Nihâyet hocası Şah Dergâhî ona Kâdirî yolundan icâzet ve
hilâfet
verdi. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri, bundan sonraki hâlini şöyle anlatmış-tır: -
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât’ını okurken anladım ki,
tasavvufta
bu derecelere ulaşmama rağmen, henüz kemâlat-ı nisbet-i Ahmedî’ye
kavuşamamışım. Bu sebeple Dehlî’ye gidip oradan, Pâni-Püt şehrinde
bulunan
Senâullah Pâni-Pütî’ye bir mektup gönderip, bu nisbete kavuşma arzumu
bildirdim. Bana cevâben gönderdiği mektupta, Abdullah Dehlevî
hazretlerinin
sohbetine gitmemi yazmıştı. 1810
(H.1225) senesinde Muharrem ayının yedinci günü Abdullah Dehlevî
hazretlerinin sohbetine girmeye muvaffak oldu. Çok büyük izzet ve ikrâm
gördü.
Şeyh Abdullah Dehlevî hazretleri, ondan talebe ye-tiştirmesini
isteyince; -
Efendim ben buraya istifâde etmek için geldim, cevâbını verdi. Bunun
üzerine daha çok iltifât ve teveccühe kavuşup, Şeyh Abdullah Dehlevî
Hazretlerini’nin meşhûr talebelerinden oldu. Birkaç ay daha
sohbetlerinde
bulunduktan sonra, Müceddidiyye, Çeştiyye, Kâdiriyye yollarından icâzet
alıp
mezun oldu. Şeyh Abdullah Dehlevi Hazretleri, talebelerinin çoğunu ona
havâle
etti. Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî ve Seyyid İsmâil medenî gibi âlim zâtlar
da Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri’nden istifâde ettiler. Hocası Abdullah
Dehlevî
Hazretleri talebelerine hitâben; -Talebenin
irâdesi (kendi arzu ve isteği), Ebû Saîd’in irâdesi gibi olmalı.
Zîrâ hocalığı bırakıp talebeliği tercih etti, buyurdu. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri, tam on beş sene Şeyh Abdullah Dehlevî
Hazretlerinin sohbetine devâm etti. Onun vefâtından sonra, yerine
geçerek
talebe yetiştirmeye başladı. Şerîat-ı Mustafaviyyeyi ve Tarîkat-ı
Nakşibendiyyeyi neşir hususunda büyük gayret ve ihtimam gösterdi. Hak
âşıklarının, susamışların kalblerini Allahü Teâlânın mârifeti ile
doldurdu.
Bütün ecdâdı gibi İslâm dînini yaymağa çalıştı. Daha
sonra eshabının isteği üzerine, “Hidâyetü’t-Tâlibîn” namında farisi
bir risale yazdı. Tarîkatın levâzımından olan evsâf-ı hamîde ve ahlâk-ı
cemile
ile tam muttasıf idi. Hâfız
Ebû Saîd Hazretleri, 1240 (1824) senesinde Hac farîzasını edâ için
Haremeyni’ş-Şerifeyn’e vasıl oldular. Mekke-i Mükerreme’de Hac’dan önce
ve
sonra üç ay kadar kaldılar. Daha sonra bazı hastalıklara mübtelâ
oldular. Buna
rağmen Peygamberimiz Seyyidü’s-Sakaleyn (S.A.V.) Efendimiz Hazretlerini
ziyaret
maksadıyla Medîne-i Münevvere’ye döndüler. Peygamber Efendimizden pek
çok
inâyet ve lütûflarına nail olarak hesapsız feyz ile memleketlerine
döndüler. KERAMET
VE MENKIBELERİ Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri’nin talebelerinden
birinin karşısına bir gün bir arslan çıktı. Hemen hocasını hatırlayıp
imdâdına
yetişmesini istedi. Şeyh Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri birdenbire gözüküp
elinde
tuttuğu bir sopa ile arslana vurdu ve arslanı oradan uzaklaştırdı. MENKIBE:
Evvâb
Ahmed Yâr Hân’ın hanımının çocuğu olmuyordu. Çocuğu
olması için Ebû Saîd hazretlerinden duâ istedi. Duâsı bereketiyle
birçok çocuğu
oldu. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) hazretleri, bir kimseye evinin yanacağını işâret
etmişti. Bir müddet sonra gerçekten o kimsenin evi yandı. Şeyh
Ebû Saîd (k.s.) Hazretleri bir defâsında Râmpûr’dan Sünbül’e
gidiyordu. Bir araba kiralamış onun yoluna devam ediyordu. Arabacı ise
gayri
müslim idi. Gece vakti sâhile ancak varabilmişti. Karşıya geçmek için
gemi
yoktu. Sâhile gelip durduklarında arabacıya: -Arabayı
suya sür!, buyurdu. Arabacı da heybeti karşısında korkup
arabayı
suya sürdü. Şeyh Ebû Saîd (k.s.) Hazretlerinin kerâmetiyle araba suya
batmadı.
Normal bir yolda gibi yürüyüp karşıya geçtiler. Gayr-i müslim
arabacı bu
hal karşısında hayret edip, müslüman oldu. MENKIBE:
Meyân
Ahmed Asgar anlatır: -
Bâzan uyuyup kalır, teheccüd namazı kılamazdım. Bu hâlimi Şeyh Ebû Saîd
(k.s.) Hazretlerine arz ettim. Buyurdu ki: -Bizim
hizmetçiye söyleyin, teheccüd zamânında bize hatırlatsın, sizi
kaldıralım. Bu kadarı bize, diğeri size âid olsun. Bundan sonra
te-heccüd saati
gelince, sanki birisi gelip beni kaldırırdı. Böylece bir daha teheccüd
namazımı
kaçırmadım. VEFATI 1277
(m.1861) senesi Rabî’ul-evvel ayının ikinci günü öğle ile ikindi
arası
vefat etti. Vefâtında, Medine-i Münevverede Resulüllah Efendimiz’in
mübarek
mihrabının yanında bulunuyordu. Büyük dedesi Hazreti Ömer (r.a.) in
cenaze
namazının kılındığı yerde namazı kılınıp, Bakî kabristanında
defnolundu.
Kabri, Hz. Osmân-ı Zinnûreyn’in kabri yakınındadır. ESERLERİ Ahmed
Sa’îd
hazretlerinin, kıymetli eserleri olup, ba’zılarının isimleri şöyledir.
|