Abdullah
bin
Menazil
|
|
Evliyânın
meşhurlarından. İsmi Abdullah bin Muhammed
bin Menâzil, künyesi Ebû Muhammed'dir. Doğum târihi bilinmemektedir.
940 (H.
329) senesinde Nişâbur'da vefât etti. Kabri Enbâr şehidliğindedir.
Hocası
evliyânın büyüklerinden olan Hamdun Kassâr hazretleridir. Onun
derslerinde ve
sohbetlerinde yetişip zâhir, bâtın, açık ve gizli ilimlerde âlim oldu.
Tasavvufta yüksek haller, fazîletler sâhibi ve hadîs ilminde âlim idi.
Pek çok
hadîs-i şerîf dinlemiş ve yazmıştır.
Abdullah
bin Menâzil, Hamdun bin Ahmed'den nasîhat istemişti. O da; "Gücün
yettiği
ve elinden geldiği kadar dünyalık bir şey sebebiyle kızmamaya gayret
et."
buyurdu.
Abdullah
bin Menâzil hazretleri buyurdu ki:
"İnsanlar
edebe, ilimden çok daha fazla muhtaçtır."
"Devamlı
utanmaktan ve sıkılmaktan bahseden, fakat Allahü teâlâdan sıkılmayan
kimseye ne
kadar şaşılır."
"İhtiyâcı
olmayan bir şeye muhtâc gözüken, muhtâc olduğu bir şeyi kaybeder."
"Allahü
teâlâ çeşitli ibâdetleri bildirdi. Sabrı, sıdkı, namazı, orucu ve seher
vakitleri istiğfâr, tövbe etmeği buyurdu. İstiğfârı en sonra söyledi.
Böylece
kula, bütün ibâdetlerini, iyiliklerini kusûrlu görüp, hepsine af ve
mağfiret
dilemesi lâzım oldu."
"Çalışıp
da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibâdet yapmaktan hayırlıdır."
"Kendisinden
ilim öğrendiği zâtta, ayıp ve kusur arayan, onun ilminden, feyiz ve
bereketinden faydalanamaz."
"Tevekkül
sâhibi, her şeyden yüz çevirip Allahü teâlâya dönen kimsedir."
"Farzlardan
birini edâ etmeyen, sünneti yapmama belâsına yakalanabilir. Sünneti
terk edenin
ise bid'ate, hurafeye düşmesi muhakkaktır."
"Sâhib
olduğun zamanların en üstünü, nefsinin istek ve arzularından
kurtulduğun ve
halk için kötü düşünmediğin vakittir."
"Nefsi
için bir hizmetçi istemediği müddetçe kul, kuldur. Kendisi için bir
hizmetçi
istedi mi, yüksek derecesinden düşmüş ve kulluğun edeblerini terkedip
sınırlarını aşmış olur. Çünkü başkasının kendisine hizmet etmesini
isteyecek
kadar nefsini büyük görmüştür."
"Eğer
bir kul ömrü boyunca bir an riyâ ve nifaksız kalırsa, o bir ânın
bereketini
ömrünün sonuna kadar duyar."
"Ârif,
gafletten uzak olup, hiçbir zaman kendini beğenmez, ucba kapılıp
kibirlenmez."
"Edeb
nedir?" diye sorulunca; "Çok çeşitli târifleri yapılmıştır. Biz deriz
ki, edeb insanın nefsini bilmesi, tanımasıdır." buyurdu.
"İnsanlar
kendi şekâvet ve haksızlıklarına, haddi aşmaya âşık olurlar. Yâni dâimâ
kendilerini bedbaht edecek şeyleri yapmak isterler."
Ebû
Ali Dekkâk, Abdullah bin Menâzil'in vefâtını şöyle anlatmıştır:
Bir
gün Ebû Ali Sekafî ile konuşuyorlardı. Söz arasında Abdullah bin
Menâzil, Ebû
Ali Sekafî'ye; "Ölüme hazır ol, çünkü ölümden kurtulmanın çâresi
yoktur." dedi. Bunun üzerine o zat; "Ey Abdullah sen de hazır ol,
şüphesiz öleceksin." deyince Abdullah bin Menâzil hazretleri kolunu
yastık
gibi uzattı, başını kolunun üzerine koydu ve; "İşte öldüm." diyerek,
kelime-i şehâdeti söyledi ve o anda vefât etti.
Bu
durum karşısında Ebû Sekafî hazretleri donakaldı. Söyleyecek bir söz
bulamadı.
Çünkü Abdullah bin Menâzil'e fiilen mukâbele etmek imkânına sâhip
değildi. Ebû
Ali Sekafî'yi dünyâya bağlayan bir takım sebepler vardı. Abdullah bin
Menâzil'in ise Allahü teâlâdan başka meşgûliyeti yoktu. Dünyâ ile
alâkasını
kesmişti.
|
|