Cennet ve
Cehennem |
|
Cehennem
Cehennem
Ateşi ve Azabı
Cehennemin
Kapıları
Cehennemin
Yakacağı
Cennet
Cennet
Cehennem Ehlinin Konuşması
Cennet
Şu Anda Var mıdır?
Cennet
Yeryüzünde miydi?
|
Cennet de
Allah'ın Görülmesi
Cennet
de Hangi Dil Konuşulacak?
Cennet
ve Cehennemin Ebediliği
Cennete
Girecek İlk Kadın
Cennete
Nasıl Ağaç Dikilir
Cennet'in
Anahtarı
Cennet'in
Güzellikleri
Cennet'in
Tabakaları |
Cennetlikler
Kimlerdir
Cennette
Kadın
Edison
Cennete Gidecek mi?
Eşler
Cennette Birlikte mi Olacak?
Huriler
Kevser
Havuzu
Sabataycılar
Cennete Girecek mi?
Zebani |
|
|
|
|
Cennet
|
|
|
|
Cennet…
Cehennem
üzerine
kurulmuş sırat ile geçilen gizemli hayat.
Hz.
Adem’in yasak ağacın
meyvesinden yediği için dünyaya gönderildiği adres…
İçinde
bulunan bitki ve
ağaçların gölgesiyle kaplanmış yerle gök arası geniş bir meyvelik
bahçe.
İman
edip sâlih amel
işleyenlerin ebedî âlemdeki makamı…
Rablerinin
huzuruna
suçlu olarak varmaktan korkanların ve nefsini hevasından arındıranların
konağı.
Allah’ın
rızasını
kazananlar için
mükafat olarak hazırlanmış hoş bir mekan.
Altlarında
ırmaklar akar Adn
cennetlerinin,
orada İrem ve Gesi bağlarını mecazda bırakarak çekirdekli ve
çekirdeksiz üzüm bağları ve asmalar vardır. Asmalı konaklar vardır
içinde huriler oturan. Mü’minler pınar başlarında yüzerler Naim
cennetlerinde… Hüsna cennetinde görür Allah’ın kulları Rablerini…
Dolunaya bakar gibi temaşa ederler yaratıcılarını… Kimisini aşk-ı Hak
almış durur… Kimisi Tur’da Rabbinin tecellisini gören Musa gibi olur.
Kimisi kılıçların gölgesinde gelmiştir Cennet’e, kimisi anasının
rızasını alarak varmıştır selam yurduna… Kimisi sabır sayesinde
giymiştir ipek elbiseyi. Kimisi altın kâseden içmiştir
Kevser’i…
Peygamberlerin
davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk
vazifelerini
elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler
için
hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki
nimetler
yurdunun adıdır.
Kur'an-ı
Kerîm
ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir.
Bilhassa
Kur'an-ı Kerîm'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler
şeklinde
anlatılmaktadır:
"Cennet
takva
sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan,
gördüğünüz
şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve
ahkâmına)
riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyâben
saygı
gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. "
(Kâf, 31-33)
"Tövbe
edenler,
iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle
haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın
kullarına
gıyâben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi
şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selâmdan başka boş bir söz
işitmeyeceklerdir.
Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle
Cennet'tir
ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttakî olanları vâris
kılacağız.
"
(Meryem, 60-63)
Cennet,
bu
dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen
karşılığıdır.
Kur'an'da
Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Adn
Cennetleri
vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar.
İşte
günahlardan temizlenenlerin mükâfatı."
(Tâhâ, 76)
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil
İslam
Ansiklopedisi
2) Cennet, A. Hamit Özyayla, İlkadım Dergisi, Eylül 2004
|
Cennet
şu anda var mı?
Ehl-i Sünnet inancına
göre, Cennet halen vardır,
yaratılmıştır,
hazırlanmıştır.
Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder:
"Rabbinizin
mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet
takva
sâhipleri için hazırlanmıştır. "
(Âli İmrân, 133)
Peygamber Efendimiz (sav.)
şöyle
buyurmuşlardır:
"Demincek
Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu."
"Cennet bana
yaklaştı, o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından
bir tânesini size getirebilecektim."
|
|
Cennet
Yeryüzünde miydi?
"Biz: Ey Âdem! Sen ve
eşin beraberce cennete
yerleşin..."
(Bakara Suresi 35)
Cennet
yeryüzünde şeklinde zannedenler olmuşlardır. "Filistin'de
yahut Fâris ile Kirmân arasında bir cennet idi. İnişi de oradan
Hindistan'a nakliydi." denilmiştir. Bu şöyle bir anlayışla
söylenmiştir:
-Çünkü Âdem'in yaratılışı yeryüzünde olduğunda
ittifak
vardır.
-Kıssada semaya yükselmesi zikredilmemiştir. Olsa
idi
öncelikle hatırlatılırdı.
-Bir de ebedi cennet olsaydı, çıkılmaz ve şeytan oraya giremezdi.
Ancak
bu tahmin, göründüğü kadar makul ve tabii değildir. Âdem'in yeryüzüne
inişi, yeryüzünde ortaya çıkması, akıl ve nakle daha uygundur.
-Ebedi
cennet de devamlı oturmak için girmekle, misafir
olarak girmek arasında da fark vardır.
-"Cennet", ahirette müminlerin varacağı sevap evidir
ki,
şimdi mevcut, fakat dünyada görüşten gizlenmiştir. "Cennet"
denilince Kur'ân dilinde bilinen budur.
-Âdem'in cennette oturması hali, ahiret âleminin
meydana
gelişine benzer bir ilk oluştur. Ve bu durum bize göre bir makul
âlemdir.
-Yeryüzü ile onun arasında mekanla ilgili bir
uzaklık
tasavvuruna da lüzum yoktur. O da aynı feza içindedir.
Bunda akla
yaklaştırmak için söylenebilecek olan söz: Âdem'in ruhunun bütün kemal
kuvvetlerini haiz olarak, maddeye, önceki unsurlara ilk ilgisi, diğer
deyişle beşerin aslı olan ilk Âdem'le ilgili hücreciğin esîrî bir
şekilde oluşumu ve ondan eşinin ayrılmasıdır. Muhyiddin-i Arabî'nin bir
deyişine göre, ruhun tabiata ilk verilişidir.
Kaynak: Elmalı Tefsiri Bakara Suresi 35.ayet
|
|
Cennet de
Allah'ın Görülmesi
Allah'ın Âhirette Görülmesi
(Rü'yetullah). Müminler,
âhirette, cennete girdikten sonra Allah'ı göreceklerdir. Bu görmenin
mahiyeti hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak bilginler Allah'ı görme
olayında, bu dünyada varlıkların görülmesi için zorunlu olan şartların
gerekmediğini ileri sürmüşlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Yüzler
vardır ki, o gün ışıl ışıl
parlayacaktır.
Rablerine bakacaklardır" (Kıyâmet,22-23) buyurularak, âhirette
müminlerin Allah'ı görecekleri haber verilmektedir.
Resulullah (sav) buyuruyor:
"Muhakkak ki siz şu ayı
görüşünüz gibi, Rabbinizi de
göreceksiniz. Ve o sırada izdihamdan ötürü birbirinize zarar vermiş de
olamayacaksınız"
"Cennetlikler
Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak:
"Size daha
da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler:
"Yüzlerimizi
ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den
kurtarmadın
mı? (o yeter)."
Rasûlullah
sözlerine devam buyurarak:
"Cenâb-ı Hak
perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha
sevimli
gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. "
Müminlerin
Allah'ü Teâlâ'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden
uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür.
"Allah
bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle
inanırız.
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
2)
İlmihal, İman ve İbadetler, İsam, 1999(Hadid,14)
|
|
Cennette
Hangi Dil Konuşulacak?
Cennet
dili
Arapça'dır. Değildir diyenlere deriz ki:
Resululullah (s.a.v)
buyuruyor:
"Üç hasletten dolayı Arabı seviniz:
Çünkü ben Arabım,
Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur.
Cennet ehlinin
konuştukları dil Arapçadır." (1)
Allah
Resülü, İki
Cihan Serverinin (s.av) konuştuğu dil Arapça olacak da Cennet
dili Arapça dan başka bir dil mi olacak. Hz.Adem (a.s) yeryüzüne
indirilmeden Arapça konuşacak da, Cennet dili mi Arapça olmayacak?
Hz.Aişe r.a.
buyuruyor:
Cennet ehli Muhammed aleyhisselamın diliyle
konuşacaklar. (2)
(Allahulalem)
Kaynak:
1)
Feyzu'l Kadir, İmam Münavi, İbni abbas'tan rivayet edilmiştir.
2) Mevahib-ül Ledünniye, İmam Kastalani(Hadid,14)
|
|
Cennete
Nasıl Ağaç Dikilir?
Peygamberimiz
(s.a.v) buyurdu ki,
- Cennetde
ağaç yokdur. Oraya
çok ağaç dikiniz!.
- Oraya ağacı nasıl dikelim dediklerinde,
-Tesbîh,
tahmîd,
temcîd ve tehlîl okuyarak) buyurdu.
Yanî,
(Sübhânallahi
velhamdü lillahi
ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber) diyerek Cennete ağaç
dikiniz buyurdu.
Bir
hadîs-i şerîfde,
-Bir
kimse, Sübhânallahil'azîm
ve bihamdihi derse,
onun için Cennetde bir ağaç fidanı dikilir, buyurdu.
Görülüyor
ki, Cennet
ağacı, dünyâda harfler ve sesler şeklinde, bu kelimeye yerleşdirilmiş
olduğu
gibi, Cennetde, bu kemâller ağaç şeklinde bulunmakdadır. Bunun gibi,
Cennetde
bulunan herşey, dünyâdaki ibâdetlerin, iyi işlerin netîceleridir.
Allahü
teâlânın kemâllerinden herhangi biri, bu dünyâda, iyi sözlerde ve iyi
işlerde
yerleşdirilmiş olduğu gibi, bu kemâlât, Cennetde, lezzetler, nimetler
perdesi altında meydâna çıkar. Bunun içindir ki, oradaki lezzetleri,
nimetleri
Allahü teâlâ beğenir. Bunları tadmak, Cennetde sonsuz kalmağa ve Allahü
teâlâya kavuşmağa sebeb olur. Zevallı Râbi'a (rahmetullahi aleyhâ) eğer
bu inceliği anlamış olsaydı, Cenneti yakıp yok etmeği düşünmezdi. Ona
bağlılığı,
Allahü teâlâya bağlılıkdan başka sanmazdı!
Kaynak: Mektubat,
İmam-ı Rabbani, 1. Cilt
302.Mektup(Hadid,14)
|
|
Cennet
Cehennem Ehlinin Konuşması
Kur'an-ı
Kerim'de
Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı
da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır:
"O gün, münafık
erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize
bir bakın, sizin
nurunuzdan birazcık
alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur
arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur
çekilmiştir; onun iç yanında
rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.
(Hadid,13)
Münafıklar)
Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki:
"Evet, ancak siz kendinizi fitneye
düşürdünüz, (Müslümanları acıların
ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı)
kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda
Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile
(Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış
oldu."
|
|
Cennet'in
Anahtarı
Son sözü Kelime-i Tevhîd
olan kimsenin mükâfatı
Cennet'tir
.
Bu durumu hadisçiler şöyle
yorumlarlar: Lâ ilâhe
illallah,
Cennet'in
anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi
emirlere
bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "Lâ ilâhe illallah"
demekle,
birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün
Rasûlullah" (Muhammed
Allah'ın
peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir.
Hatta
İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta
olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar
Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir.
Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz.
Peygamber (s.a.s.)'den
rivayet ettiği şu
hadis
meseleyi açıklığa kavuşturur:
"-Hiç bir kimse
yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilâh olmadığına ve
Muhammed
(s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de,
Allah
ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)"
Ehl-i Sünnet
ve'l-Cemâat inancına göre, "Lâ ilâhe
illallah, Muhammedün Rasûlullah"
diyen
ve bunun gereğince iman edip
salih amel işleyen her kimse
Allah'ın
izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler,
hastalık,
sakatlık,
ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
Cehennem
Derin
kuyu,
ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap Cekecekleri ceza
yeri. Kur'an-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen kimselere
Cennet
vadedildiği gibi (Kehf, 107);
kâfir ve
günahkâr kimselere
de Cehennem vâdedilmiştir.
Kâfir,
münâfık ve müşrikler Cehennem'de ebedî
kalırlar,
orada ölmezler ve azabları hafifletilmez.
Tövbe
etmeden günahkâr
olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise
Cehennem'de
ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan
kurtulup Cennet'e girerler ve orada ebedî kalırlar.
Allah
Cehennem'i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur,
yok olmayacaktır. Nitekim şu ayet bu durumu gayet açık
ifade
eder:
"Artık
o
ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun insanlarla
taşlardır. O kâfirler için hazırlanmıştır. " (Bakara,
24)
"Kâfirler
için hazırlanan ateşten korkun. " (Ali İmran, 131)
İnsanın
eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet
ve Cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi,
gizli
ve açık yaptığı her şeyin karşılığını, bulacağını ve Cehennem'deki
cezânın
dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme
ihtiyacını duyacaktır.
Kaynak :Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
|
|
Cehennem
Ateşi
ve Azabı
Ateş,
insan
cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir
ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Böylelikle
Cehennem, Allah'ın tutuşturulmuş ateşinin ismidir,
İşte
Cehennem'in en açık vasfı ateş olduğu için bazen, Cehennem yerine
ateş manasına "nâr" kullanılır:
"Şüphesiz ki
münâfıklar
nâr'ın en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın."
(Nisâ, 145).
Cehennem'de
görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah
ve Rasûlü'nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla
bilebiliriz.
Kur'an-ı
Kerîm'de belirtildiğine göre;
a-Cehennem
kâfirleri çepeçevre kuşatır:
"Cehennem inkâr
edenleri
şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır."
(Tevbe, 49)
b-Cehennem ateşi sönmez:
"Biz
sapık kimseleri kıyamet günü yüzü
koyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer
Cehennem'dir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini
artırırız. "
(İsrâ, 97)
c-Cehennem
dolmak bilmez:
"O,gün
Cehennem'e: "doldun mu?"deriz. O!
" Daha var mı?" der. "
(Kaf, 30)
d-
Kaynarken
çıkardığı ses:
"Rablerini
inkâr eden kimseler için Cehennem
azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür. Oraya atıldıkları zaman onun
kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden
çatlayacak
gibi olur. İçine her bir topluluğun atılmasında bekçileri onlara: "size
bir uyarıcı gelmemiş miydi" diye sorarlar. Onlar evet, doğrusu bize bir
uyarırı geldi; fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir,
siz büyük bir sapıklık içerisindesiniz, demiştik " derler. "
(Mülk, 6-9)
e-
"Ateş
onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır. "
(Mü'minün, 104)
f-
"Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra
ateşte yakılırlar. "
(Mü'min, 70-72).
g-
İnkâr
edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına kaynar su
dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir
topuzlar
da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler,
her
defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine "yakıcı azabı
tadın"denir.
(Hâcc, 19-22).
h-
Derileri
yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.
(Nisâ, 56).
i-
Ölümü
isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler.
(Zuhruf,74-77; Fatır,36).
Peygamberimizin
(sav) ifadesine göre:
"Cehennem
ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz
derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya
ateşinin
harareti gibidir. "
Cezalar,
işlenen suçlar cinsinden olacaktır. Dilleriyle suç işleyenlerin
cezaları dillerine; elleriyle günah işleyenlerin cezaları ellerine vs.
tatbik edilecektir.
Kaynak :
Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
|
|
Kur'an-ı
Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.
"Cehennemin
yedi kapısı olup, onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır."
(Hicr, 44).
Onun, o
cehennemin yedi kapısı vardır. Yani gireceklerin çokluğundan dolayı
yedi giriş kapısı veyahut azgınlığın çeşit ve derecelerine göre, önce
Cehennem, sonra Lezzâ, sonra Hutame, sonra Sa'îr, sonra Sekar, sonra
Cehîm, sonra Hâviye isminde yedi tabakası vardır. Her kapı için,
onlardan (o azgınlardan) bir grup ayrılmıştır.
Ebu's-Suûd
Tefsiri'nde
deniliyor k:
"Muhtemelen yedi kapı ile
sınırlanması, helak
eden
şeylerin beş duyu ile hissedilen şeylerle şehvet ve öfke kuvvetlerini
gereğine mahsus olmasındandır." Bununla beraber bunda diğer bir ihtimal
vardır ki, şeriat dili açısından akla daha uygundur. Çünkü cehennem
kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında
apaçık bir ilişki vardır. Bundan dolayı denebilir ki, bu kapıların
mükellef organlarla ilgili olması düşünülür.
Bilindiği
gibi insanın mükellef organları sekiz tanedir: Kalb, dil, kulak, göz,
el, ayak, ağız, cinsel organ. Bunların yedisi açık, birisi gizlidir ki,
o da kalbdir. Doğrudan doğruya Allah'a bakan kalp kapısı açık olursa,
bu sekiz organın her biri Allah'ın emri üzere hareket ederek cennete
birer giriş kapısı olabilir. Ve bu şekilde cennete sekiz kapıdan
girilir.
Fakat
içte ruh körlenmiş, kalb kapısı kapanmış bulunursa
dıştaki yedi organın her biri cehenneme açılmış birer giriş kapısı
olurlar. İşte cennet kapıları sekiz olduğu halde, cehennem kapılarının
her birine ayrılmış bir grup olmak üzere yedi olması, Allah daha iyi
bilir ki bu hikmetten dolayıdır. "Ve ona ruhumdan üflediğim zaman..."
(Hıcr, 15/29) ifadesinin şerefine nail olmakla iman ve marifet kapısı
olan kalb, cehenneme kapalıdır. Ondan yalnız cennete girilir, Allah'a
erişilir. Kalbi açık olan kimse şeytana uymaz, Allah'ı inkâr etmekten
ve O'na isyan etmekten sakınır.
Kaynak:
Elmalı Tefsiri
|
|
Cehennemin
Yakacağı
Cehennem'in
yakacağı hakkında da Kur'an'da bilgi verilmekte ve şöyle
denilmektedir:
"Ey
iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı
insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır.
Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve
emredildiklerini yerine getirirler. "
(Tahrîm,
6).
|
|
Cennet
ve Cehennem’in Ebedîlîği
Cennet’in de, Cehennem’in
de varlığı
ebedî olarak devam edecektir.
Kur’an ve Sünnet nassları, hem Cennet’in,
hem de Cehennem’in şu anda mevcut olduğunu, kıyamet, haşir ve hesap
süreçlerinden sonra Cennetlikler Cennet’e, Cehennemlikler Cehennem’e
gittikten sonra orada ebedî kalacaklarını açık bir şekilde ifade
etmektedir.
Şu kadar ki, Cennet’e gidenlerin hiç birisi oradan bir daha
çıkmayacak, ancak Cehennem’e gidenlerin bir kısmı, yani günahkâr
mü’minler, günahları miktarınca azap gördükten sonra Cehennem’den azad
edilecek ve ebedî hayatlarına Cennet’te devam edeceklerdir.
Ancak; bizim
varlığımızın sonsuzluğunun, Allah Teala’nın varlığının sonsuzluğu
“gibi” olmayacağını, zira bizim sonsuzluğumuzun da varlığımız gibi
“mümkin”, O’nun sonsuzluğunun ise varlığı gibi “zorunlu” olduğunu
unutmamak gerekir.
Kaynak
: Cennet ve Cehennemin Ebediliği, Ebubekir Sifil, Milli
Gazete, 17/12/2005(Hadid,14)
|
|
Cennete
İlk
Girecek Kadın
Bir
gün Rasulallah (s.a.v)
efendimiz kızı Hz. Fatıma'
ya şöyle der ;
-
Cennete giren ilk kadın kimdir
biliyormusun ?
Hazreti
Fatıma cevap verir ;
-
Ey Fahr-i Kainat ben değilmiyim ?
Rasulallah
efendimiz der ki ;
-
Hayır, filan yerde filan evde bir kadın
var o dur.
Hazreti
Fatıma şöyle der ;
-
Ne amel işlemektedir de cennete giren ilk
kadın olacaktır
Rasuallah
efendimiz cevaben git onu ziyaret
et görürsün der. Hazreti Fatıma hazırlanıp o kadının evine gider.
Kapıyı çalar
çok çirkin bir ses ona cevap verir.
-
Kimsiniz ?
Hazreti
fatıma şöyle der ;
-
Ben Fatıma.
-
Hangi Fatıma? der kadın,
Hazreti
Fatıma şu cevabı verir ;
-
Rasualllah (s.a.v) in kızı Fatıma.
Kadın
şöyle seslenir. (Hadid,14)
-
Kusura bakma iki cihan serverinin kızı,
Kocam şu an evde yok, kendisi benden
başka kimseye Kapıyı açma dedi, Bende
söz verdim açamam ey rasulllahın kızı. İstersen yarın gel başımın
üstünde Yerin
var sana canım kurban, O zamana kadar kocamdan izin alırım.
-
Peki, Tamam.. der Hazreti Fatıma
Ertesi
gün olur, Hazreti Fatıma yine o
kadına giderken yanına Hazreti Hüseyin
gelir, Beni de götür Der, Hazreti
Fatıma oğlunu kıramaz ve tamam gel beraber gidelim der. O kadının evine
gelirler Kapıyı çalar.
-
Kimsiniz ? der kadın
Hazreti
Fatıma cevap verir;
-
Benim, Fatıma.
Kadın
şöyle der,
-
Ey cihan serverinin mübarek kızı yanında
bir erkek çocuğunun sesi duyulur. Kimdir O ? der.
-
Benim oğlum Hüseyindir. O da peşime
takıldı gelmek istedi bende kıramadım. diye cevap verir Hazreti Fatıma.
Kadın
Üzülerek şöyle der.
-
Kusura bakma Ey Rasul kızı Hazreti Fatıma,
Ben kocamdan sadece senin için izin istedim Oğlun Hüseyin için
istemedim. Sen
bugün git yarın gel o zaman Hüseyin içinde izin isterim.
-
Peki, Tamam... Der Hazreti Fatıma. Evine
döner.
Ertesi
gün olur. Hazreti Fatıma ile Hazreti
Hüseyin tam yola çıkacakken
kardeşi
Hazreti Hüseyini gören Hazreti Hasan
ağlamaya başlar beni de götürün der, Hazreti Fatıma oğlunun bu
isteğini kıramaz ve Onu da yanına alır ve
yola çıkarlar. Kadının evine gelirler. Kapıyı çalar ve yine o çirkin
kadın sesi
cevap verir.
-
Kimsiniz ?
-
Ben Fatıma. der
-
Yanında kim var Ya Rasulallahın Kızı
Fatıma
-
Oğlum Hüseyin var birde Hasan var,
Hüseyini gelirken gördü ağladı, gelmek istedi bende kıramadım.
Kadın
Üzülerek cevap verir ;
-
Kusura bakma Ya Rasul kızı Fatıma ben
kocamdan sadece sen ve oğlun Hüseyin için izin aldım Hasan için Almadım
yarın
gel kocamdan Hasan içinde izin alayım. der
Hazreti
Fatıma ;
-
Peki, Tamam der..
Ertesi
gün olur. Hazreti Fatıma, Hazreti
Hasan ile Hüseyini yanına alarak o kadının evine giderler. Kapıyı
Çalarlar
-
Kimsiniz ? der kadın.
-
Ben Fatıma.
-
Yanında Hazreti Hüseyin Ve Hazreti Hasan'
dan başka biri var mı Ya Rasul Kızı Fatıma.
-
Hayır yok. der Hazreti Fatıma
Ve
kapıyı açılır, Kapıyı açan o kadar güzel
bir kadındır ki yüzünden nurlar akıyor. Çok güzel örtünmüş Çok güzel
bir kadın.
Ağzını açar ve bir misket büyüklüğünde taşa benzeyen bir cisim çıkarır
ve ;
-
Hoşgeldin Sefa getirdin Ey Rasulallahın
kızı Fatıma. der
Hazreti
Fatıma ilk olarak kocasına olan
itikatını beğenir. Ve Şöyle der.
-
Üç gündür Kimsiniz diyen yaşlı kadın
senmisin ? der
-
Hayır. Der kadın.
-
Peki o yaşlı kadın kimdi ?
-
Yaşlı kadın yoktu Ya Rasuallahın Kızı
Fatıma, ağzımda taş vardı o yüzden sesimi değiştirdim
-
Peki neden değiştirdin, der Hazreti Fatıma
Kadın
Şu Cevabı verir.
-
Belki sesimi duyupta yoldan geçen bir
erkek şehvetlenir, Kötü amel işler diye değiştirdim Ya Hazreti Fatıma
|
|
Cennet'in
Güzellikleri
Kur'an'da
Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından
ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (1), güzel
meskenler (2)
2- Türlü ağaç
ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin
yanına
kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (3)
3- Gönlün çekeceği
her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve
çeşit
çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân.
"Onlara Cennet'te
bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (4)
"Canların
isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de
orada
devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller
sebebiyle
mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çokmeyveler vardır,
onlardan
yiyeceksiniz." (5)
"Cennet şarabından
(dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (6)
4- Cennet'te
hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmiş.
"Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada
kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da
değillerdir" (7)
"Onlar Cennet'te
ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler:
Selâm.. (birbirleriyle
selâmlaşır dururlar)." (8)
5- Cennet
nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında
dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla
beraber
Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teâlâ
onu bize şu şekilde tasvir etmiştir: (9)
"İşte
bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından esirger.
- (Yüzlerine)
parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
- Sabretmelerine
karşılık
onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder.
- Orada koltuklara kurulmuş
olarak bulunurlar.
- Ne yakıcı sıcak görürler
orada, ne
de dondurucu soğuk.
- Ağaçlarının gölgeleri
üzerlerine sarkar;
kolayca
koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
- Yanlarında gümüş kaplar
ve billür kaselerle, gümüşî beyazlıkta şeffâf
kupalarla dolaşılır ki ölçüsünde tavin
ve
takdir ederler.
- Onlara orada bir kâseden
içirilir ki karışımında
zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına
Selsebil
denir.
- Cennettekilerin
etrafında öyle ölümsüz genç nedenler
dolaşır
ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler
sanırsın.
- Ne yana bakarsan bak,
(yığınla) nimet ve ulu bir
saltanat
görürsün.
- Üzerlerinde ince yeşil ipekli,
parlak atlastan
elbiseler
vardır.
- Gümüş bilezikler
takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz
içecekler
içirir.
Onlara: "İşte bu sizin
işlediklerinizin karşılığıdır,
çalışmalarınız
şükre değer" denir. "
Cennet'in tasviri
konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadisin ifade ettiği durumdur:
Hz. Peygamber
(s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Cenâb-ı Hak
buyuruyor ki:
"Salih kullanım
için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın
işitmediği
ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım."
Başka bir hadislerinde
de, Rasûlullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını,
harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya
girenlerin
bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedî
kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve
gençliklerinin
yok olmayacağını ifade eder.
Kaynak: Cennet, Durak
PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
1) Zümer, 20
2) Tevbe, 72
3) Rahmân,
54-58
4) Tûr,21
5) Zuhruf, 71-73
6) Saffât, 47
7) Hicr, 47-48
8) Vâkıa, 25-26
9) İnsan, 76/11-22
|
|
Cennettin
Tabakaları
İbn
Abbâs
(r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu
haber verilmektedir. Bu tabakalardan her
birinde,
müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya
yükselecekleri
derece veya mertebeler vardır. Bunlar:
1-Nâim Cenneti: "Beni
Cennetü'n-Nâim'in
varislerinden kıl... "
(Şuârâ, 85) (Ayrıca bk. Mâide,65; Tevbe, 21; Yunus,
9)
2-Adn Cenneti : "Şüphesiz
ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın
en hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir
ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar,
Allah
onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu
Rabb'inden
korkanlar içindir. "
(Beyyine, 8, Ayrıca bk. Tevbe, 72; Ra'd, 23; Nahl,
31)
3-Firdevs Cenneti :
"Şüphesiz,
iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri.
vardır"
(Kehf, 107 ve Mü'minun, 11)
4-Me'vâ Cenneti: "İman edip
güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ Cennetleri vardır. "
(Secde, 19 ve Necm, 15)
5-Dârü's-Selâm: "Halbuki
Allah
Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola
hidâyet
buyurur. "
(Yunus, 25 ve En'âm, 127)
6-Dârü'l-Huld: "O
Rab ki,
fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu."
(Fâtır, 35)
7) İlliyyûn :
Her
ne kadar
İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da,
ayetlerden
anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn
Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet
tabakaları,
Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok
tabaka
vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın Nâim Cennetleri veya "Firdevs
Cennetleri"
şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir.
Kaynak: Cennet, Durak
PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
Cennetlikler
Kimlerdir?
Kur'an
ve
Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman
eden
ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu
kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı
görevlerini
yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevî bir huzura kavuşur,
maddî
refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te
gerçekleşir:
"Takva sahipleri, elbette
Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya
selâmetle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri
çıkarır
atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya
otururlar.
Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan
çıkarılacak
da değiller." (Hicr,45-48).
Kur'an-ı Kerîm
de:
-Namazını eksiksiz
kılanlar, malından bir kısmını
yoksullara
ayıranlar,
ceza-hüküm gününe inananlar, Allah'ın gazabından korkanlar,ırzlarına
sahip olanlar, sözlerine ve emânete sadık kalanlar, doğru
şahitlikte
bulunanlar (1).
-Cenâb-ı Hakk'ın rızasını
dileyerek
sabredenler (2);
-Şükredenler (3)
-Yürekten tövbe edenler (4)
-Allah
yolunda
canını feda eden şehitler (5)
-Allah'a
yönelmiş
bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a
yönelenlere" (6)
içinde ebedî
kalınacak
Cennet'e girecekleri yüce
Rabbimiz
tarafından müjdelenmiştir.
"İmran b. Husayn
(r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin
çoğunun
fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır . Hadis yorumcuları bunu
şöyle
açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal
yüzünden
azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan
bunların
Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Kaynak: Cennet, Durak
PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
1) Meâric,
70/23,
24, 25, 26, 27, 29, 33
2) Ra'd,
13/20, 21, 22, 23
3) Ahkâf,
35/15-16
4) Tahrim, 66/8
5) Bakara, 2/154
6) Kaf, 50/31-34
|
|
Gerek cennet
ve gerekse cehennem, hem erkek ve hem de kadın kullar için
açıktır,
yaratılış bakımından bu iki cinsin cennet ve cehenneme girmeyi
hak
etmede fırsat eşitlikleri vardır. Fiilen hak ediş ise serbest irade ile
gerçekleştirilen iyi veya kötü davranışlara bağlıdır.
Kitap ve sünnet
kaynaklarında yapılan açıklamaları, uslübü ve islamı tam
bilmeyenler
yanlış anlamışlar, yanlış yorumlamışlar bunlardan, ilahi sıfatlar,
mantık
ve vicdan ile bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlardır. "Cennetin
adeta
erkek sultanların sarayı olması, kadınların orada da ikinci sınıf
kullar
durumunda oldukları, cehennemi dolduranların çoğunun kadınlar
olması..."
bu cümledendir. Bu yanlış anlayışları düzeltmek gerekirse;
Ayetlerde
ve sayılan
çok az sayıda mütevatir (1)
hadislerde, cennete
veya
cehenneme girme ve ebedi mutluluğa erme bakımından kadının aleyhinde
olan
bir bilgi mevcut değildir. Bu kaynaklarda, "nimette-külfette, cezada
mükafatta
eşitlik" bulunduğu bildirilmektedir.
Cennet
yalnızca
erkeklerin sarayları değildir; orada kadın da, erkek de saraylarının
sultanlarıdır.
Cennette
kadına
da erkeğe de dilediği, arzu ettiği, canının çektiği, elde edince mutlu
olacağı her şey verilecektir.
Cennet
sonsuz
bir mutluluk yeridir; ancak insanoğlu bu mutluluğu daha önce ne
tanımış,
ne tatmıştır. Bu sebeple insanların, dünyadaki zevkleri,
alışkanlıkları,
kadın-erkek ilişkisindeki cinselliği olduğu gibi ahirete taşımaları,
nasları
buna göre yorumlamaları gerçeğe uygun değildir.
Mütevatir
olmayan
hadislerde "cennette erkeklere ikişer adet dünya hatunu verileceği"
bildirilmiştir.
Bundan kadınların aleyhine ve erkeklerin lehine bir sonuç çıkarmak
mümkün
değildir; çünkü bu da erkeklerin dünyada tattıkları ve arzuladıkları
şeylerin
kelimeleri kullanılarak- imrendirmek üzere- söylenmiş bir sözdür.
Ayrıca
kadın tek olmayı istiyorsa veya başka erke istiyorsa ona da bunlar
verilecektir.
Burada önmelki olan dünyadaki isteklerimiz ve yapımız ile cennetteki
isteklerimiz,
isteme kabiliyetimiz ve yapımızı birbirine karıştırmamaktır. Problem
varsa
işte bu karıştırma sebebiyle vardır.
Vakı'a
suresinde
huriler kastedilerek "..onları bambaşka bir yapıda yeniden yarattım..."
(56/22,37) buyurulmuştur.
Müfessirler bu hurilerin dünyada yaşlanmış ve buruşmuş olarak
vefat
eden kadınlar oldukların ifade etmişlerdir. Buna göre huriler de melek
değil, insandır, dünyada yaşamış kadınlardır ve cennette sayılan
erkeklerden daha fazladır.
Erkek
ve kadın
olarak Allah Tealanı has ve arif kulları cenne, köşk, kadın, yiyecek,
içecek,
bağ ve bahçe için istamezler, cenneti aşık oldukları Cemal-i İlahi
için,
özledikleri Habibiullah (s.a.) için isterler.
Kaynak:
Prof.Dr.Hayrettin Karaman'ın "İslam'da
Kadın ve Aile" isimli eserinin "Cennette Kadın" adlı yazısından özetle
alınmıştır.
Mütevatir
Hadis:
Peygamberimiz'den bize kadar, haberin ve bilginin doğruluğundan şüphe
etmeyeceğimiz
ölçüde ve sayıda kimsenin naklede geldikleri hadisler. (Hadid,14)
|
|
Edison
Cennete Girecek mi?
Bazı
ilericiler,
çağdaşlar, uygarlıkçılar tutturmuşlar,
“Edison ampulü icat etti, daha nice icada imza attı, insanlığa faydası
çoktur,
böyle bir adamı Müslüman olmadığı için cennete sokmamak olur mu” gibi
laflar
ediyorlar.
Bilsinler
ki:
Edison’un
varlık problemi, Tanrı, din
konusundaki inanç ve görüşleri sadece İslâm’a değil, bütün dinlere
aykırıdır.
O, İslâm dinine göre de, Yahudiliğe göre de, Nasranîliğe göre de
Cennete
giremez.
Ampulü ve
fonografı
icat etmiş. Bunlar Cennete girebilmesi
için yeterli değildir. Cennete iman ile girilir. Allah’a iman edecek,
BÜTÜN
Peygamberlere iman edecek, BÜTÜN ilahî kitaplara iman edecek. Bir kişi
imanın
temellerinden bir maddeyi kabul etmese yine cennete giremez. Din
kitapları
böyle söylüyor.
Şu
mantıksızlığa
bakınız:
Gayr-i
müslimler Son
Peygamber
Hz. Muhammed’i yalanlıyor, “Sen Peygamber değilsin, yalancısın” diyor.
Kur’ân’ı
inkâr ediyor, Allah kelamı değildir, kul sözüdür diyor. İslâm dininin
hak din
olduğunu kabul etmiyor... Sonra da Müslümanlar, bunların Cennete
giremeyeceklerini söyleyince dinsizler çok kızıyor, ateş püskürtüyor...
Gayr-i müslimler
Müslümanları Cennete koyuyor mu?
Koymuyorlar. Cennet kimsenin babasının mülkü değildir, Allah’ın
mülküdür ve
oraya dilediğini koyar.Cennete kimler girecektir? Kur’ân, Sünnet ve
onları
yorumlayan büyük din alimleri ve uluları bunu bildiriyor. Cennete
iman
edenler girer. Allah’a, Peygamber’e, Kitabullah’a, hak dine iman
edenler...
Öncelikle
bir Müslüman
olarak şu ayet-i kerimeleri iyi,
ama çok iyi bilmemiz gerekmektedir:
“Şüphesiz,
ALLAH
katında din, İslâm’dır. Kitap
verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki aşırılık
yüzünden,
ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim ALLAH’ın ayetlerini inkâr
ederse,
şüphesiz ALLAH, hesabı çok çabuk görendir.”
(Âl-i İmran: 19)
“…Bugün
sizin dininizi
kemale erdirdim. (Dinin hükümlerini
ikmal ettim.) Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak
İslâm’ı (verip
ondan) razı oldum, hoşnut oldum.
(Maide Sûresi: 3)
“Kim
İslâm’dan başka
bir din ararsa, bu ondan asla kabul
edilmeyecektir. Ve o kimse, ahirette de hüsrana, en büyük zarara
uğrayanlardan
olacaktır.”
(Âl-i İmran Suresi: 85)
Bazı
kimseler “Cennet,
Müslümanların tekelinde değil”
diyorlar ki çok yanlıştır. Çünkü cennetin sahibi olan ALLAH Teâlâ:
“Cennete
girebilmek için mü’min olmak, yani ALLAH ve Resûlüne iman etmek
gerekir.”
buyuruyor. Bir yere kimin girip giremeyeceğine sadece o yerin sahibi
karar
verebilir. Başkası veremez.
Kimin
cennete, kimin de
cehenneme gideceğini Allah Teâlâ
Kur’an-ı Kerim’de beyan etmiştir. Hiçbir kimsenin Allah’ın rahmetini
daraltmaya
hakkı olmadığı gibi, mü’mine de kâfire de vermeğe hakkı yoktur.
Şu bir
gerçek ki: Cennet kimsenin babasının mülkü
değildir, Allah’ın mülküdür ve oraya dilediğini koyar.
Kimin
cennete, kimin de
cehenneme gideceğini Allah Teâlâ
Kur’an-ı Kerim’de beyan etmiştir. Cennete kimler girecektir? Kur’ân ve
Sünnet
bunu bildiriyor:
Cennete
iman edenler
girer. Allah’a, Peygamber’e,
Kitabullah’a, hak dine iman edenler...
Cenab-ı
Hak şöyle
buyuruyor:
“Ey
Muhammed! Sen onlar
için ister istiğfar et, af dile;
ister istiğfar etme, af dileme! Bir şey değişmez, her ikisi de eşittir.
Onlar
için yetmiş kez istiğfar etsen de, af dilesen de, yani ne kadar çok
istiğfar
edersen et, ne kadar çok af dilersen dile, yine de ALLAH onları
kesinlikle
affetmeyecektir, bağışlamayacaktır. Bu, onların ALLAH ve Resûlünü inkâr
etmelerinden ötürüdür. ALLAH fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
(Tevbe
sûresi:80)
Âyet-i
kerimeden açıkça
anlaşılan husus: ALLAH ve Resûlünü
inkâr eden kimselerin affedilme şanslarını tamamen yitirmiş
olduklarıdır.
O
(gayrımüslim)lerden
ölen hiçbir kimseye asla dua etme,
cenaze namazını kılma! (defin veya ziyaret için) kabrinin başında da
durma!
Çünkü onlar ALLAH’ı ve Resûlünü inkâr ile kâfir oldular ve onlar fasık
(adam)
lar olarak öldüler.
(Tevbe sûresi:84)
Kaynak:
1)Teolojik Bahisler: Sabataycılar Cennete Girecek mi?, Mehmet
Şevket
Eygi, Milli Gazete, 08.03.2007
2) Cennete girebilmek için Mü’min olmak,
yani Allah ve Resûlüne
iman etmek gerekir, Mehmet Talü, Milli Gazete, 10.03.2007
|
|
Eşler
Cennette
Birlikte mi Olacak?
Müslüman
olan eşler için Kur'an-ı Kerim şöyle diyor.
"Siz ve eşleriniz cennete girin orada
ağırlanacaksınız."
(Zuhruf, 70)
"O gün cennetlikler
eğlence içinde zevk
sürecekler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, koltuklar üzerinde
yaslanacaklar. Onlar için orada meyveler ve arzu ettikleri her şey
vardır."
(Yasin, 55-57)
"Biz Cennet kadınlarını
yepyeni bir yaradılışla yaratacağız. Onları
bakire yapacağız. Kocalarına düşkün ve aynı yaşta. Bütün bunlar amel
defterlerini sağdan alanlar içindir."
(Vakıa, 35-38)
Bu ayetlerin beyan ettiği şey şudur. Eşlerin
ikiside müslüman ise
cennette birlikte olacaklardır.
Kaynak: Ahiretten Haber Var, Rauf Pehlivan,
Motif Yayınları, Temmuz 2009
|
|
Huriler
|
Gözleri
iri ve siyahı çok siyah, beyaz kısmı
da çok beyaz olan, Cenâb-ı Allah'ın, cennetliklere vadetmiş olduğu
güzel
kızlardan her biridir.
|
Kur'ân-ı
Kerim'de Huriler |
"Müttakiler
güvenli bir yerde; bahçelerde ve pınar
başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı
otururlar. Böylece biz onları, siyah iri gözlü hûrîlerle
evlendirmişizdir."
(Duhan,51-54). |
|
"Müttakilere
kurtuluş, başarıya ulaşma, bahçeler,
bağlar, göğüsleri tomurcuklanmış yaşıtlar ve dolu dolu kadehler
vardır."
(Nebe, 31-34) |
|
"Onlar
koltuklara yaslanıp kurularak, birçok meyveler
ve içecekler isterler. Ve yanlarında da bakışlarını yalnızca eşlerine
çevirmiş
(utangaç bakışlı) yaşıt dilberler vardır."
(Sâd,51,
52) |
|
"Biz
ceylan
gözlüleri defterleri sağdan verilenler
için inşa etmişiz (yeniden yaratmışız)dır. Onları bâkire, eşlerine
düşkün
ve hepsini bir yaşta kılmışızdır."
(Vâkıa, 35-38) |
|
"Orada
huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır"
(Rahmân, 70) |
|
"Orada
utangaç bakışlı öyle kadınlar vardır ki,
bundan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır."
(Rahmân, 56) |
|
"Ve
sedeflerinde saklı inciler gibi iri siyah
gözlü eşler"
(Vâkıa, 22, 23) |
|
Hadislerde
Huriler |
Cennet
ehlinden her birinin iki kadını vardır
ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri
etinin
üstünden görünür. Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de
düşmanlık;
gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah'ı tesbih ederler" (1)
Ümmü
Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün,
-Ya
Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha
iyidir?
diye sorar.
Rasûlüllah (sav);
-Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün
astara üstünlüğü gibidir" diye cevap verir.
Ümmü Seleme;
-Niçin,
deyince
O, şöyle cevap verir;
-Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç
tuttukları
ve birçok ibadetlerde bulundukları için. (2)
Kaynaklar:
1) Buhârî
2) Tabarânî'den naklen;
Mevdûdî,
Tefhîmü'l-Kur'ân Terc., VI. 81
|
|
|
Kevser
Havuzu
Havz büyük bir ikramdır. Allah Teâlâ bu ikramı
peygamberimize tahsis etmiştir. Hadîsler havzııı vasfını belirtmiştir.
Allah Teâlâ'dan ümidimiz dünyada havz hakkındaki bilgiyi, âhirette de
onun tadını bize nasip etmesidir; zira havzumun sıfatlarından biri
şudur: Havzdan içen bir kimse hiçbir zaman susamaz.
Enes (r.a) şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a)
bir ara
uyukladıktan sonra tebessüm ederek başını kaldırdı.
Ashâb
-Ey Allah'ın Rasûlü! Neden güldün? diye sordu.
Hz. Peygamber
-Bana şimdi bir ayet indi dedikten sonra Kevser sûresini okuyup şöyle
dedi:
- Kevser'in ne olduğunu biliyor musunuz?
-Allah ve Rasülü daha iyi bilir.
- Kevser, bir nehirdir. Rabbim cennette onu bana va'detti. O nehrin
üzerinde çok hayır vardır. Onun yanında bir havuz var. Kıyamet gününde
ümmetim o havuzun başında toplanacaklar. O havuzun kapları gökteki
yıldızlar kadardır. (1)
Enes, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet
eder:
Cennette yürüdüğüm bir anda gözüme bir nehir ilişti. Nehrin iki
kıyısına içi delikli inciden mâmûl kubbeler ser-pilmişti. Cebrail'e
dedim ki:
- Ey Cebrâil bu nedir?
- Bu, rabbinin sana verdiği kevserdir. Melek elini havuzun altına
vurdu. Çamurunun halis misk olduğunu gördüm. (2)
Yine Enes, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu
rivayet
eder:
Havzumun iki tarafının arasındaki mesafe,
Medine ile
San'a (veya Medine ile Amman) arasındaki mesafe kadardır. (3)
İbn Ömer Kevser Sûresi inince Hz. Peygamberin
(s.a)
şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Kevser cennette bir nehirdir. İki tarafı altından
yapılmıştır. Suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlı ve miskten daha
güzel kokuludur. O su inci ve mercan kayaları üzerinde akar. (4)
Hz. Peygamberin âzadlısı Sevban b. Bücded, Hz.
Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Muhakkak ki benim havuzumun mesafesi Aden ile
Belka
arası kadardır. Havuzumun suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır.
Havuzumun testileri gökteki yıldızlar kadardır. Kim ondan bir yudum
içerse, artık ebediyyen susamaz. Havza ilk varan muhacirlerin
fakirleridir. (5)
Bunun üzerine Hz. Ömer sordu:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Onlar kimlerdir!
- Başları (yoksulluktan ötürü) tozlu toprakla elbiseleri pejmürde,
nimetler içerisinde olan kadınlarla evlenmeyen ve kendilerine baş olma
kapıları açılmayan kimselerdir.
Bu hadîsi işitince Ömer b. Abdülazîz şunları
söyledi:
'Yemin ederim, ben nimetler içerisinde beslenen kadınlarla evlendim.
Abdülmelik'in kızı Fâtıma ile evlendim. Bana riyaset kapıları açıldı,
(Öyleyse ben o havuza ilk varanlardan olamam). Ancak rabbim bana rahmet
ederse o başka! Bundan sonra başım kirlenmedikçe ona yağ sürmem.
Elbisem kirlenmedikçe yıkamam.
Ebû Zer diyor ki:
-Hz. Peygambere 'Havuzun kabı nedir diye sordum, dedi ki:
-Muhammed'in nefsini kudret elinde tutana yemin olsun! Havzun kapları,
bulutsuz ve kapkaranlık gecede parlayan gökteki yıldızların sayısından
daha fazladır. O havuzdan içen bir kimse, ebediyyen susamaz. Havuzun
üzerinde son bulan, cennetten oraya iki musluk akar. Havuzun eni,
uzunluğu gibidir. Amman ile ile arasındaki mesafe kadardır. Suyu sütten
daha beyaz, baldan daha tatlıdır. (6)
Semûre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet
eder:
Her peygamberin bir havuzu vardır. Her peygamber havuzuna gelen
insanların fazlalığıyla iftihar eder. Ben, benim havuzumun onların en
kalabalığı olmasını umuyorum. (7)
İşte bu, Hz. Peygamber'in ümididir. Her kul
havuza
gidenlerin arasında olacağını ümit etmelidir. Mağrur olup da ümit
etmesin. Çünkü hasadı uman, tohumu eker, yeri temizler, sular, sonra
oturup Allah'tan ekini bitirmesini, kasırganın, dolunun ekine
dokunmamasını niyaz eder. Nadas etmeyi veya tarlayı temizleyip sulamayı
terkedip de Allah'tan ekin ve meyve bitirmesini uman bir kimseye
gelince, bu kimse aldanmış ve kuruntuya kapılmış bir kimsedir. Bu
kimse, Allah'ın fazlını ümit edenlerden değildir. İşte halkın çoğunun
ümidi böyledir. Bu, ahmakların aldanışıdır. Aldanmak ve gafletten
Allah'a sığınıyoruz; zira tedbir almadan Allah'ın fazlına aldanmak,
dünya ile aldanmaktan daha tehlikelidir.
Ey insanlar! Allah'ın va'di gerçektir; sakın
dünya
hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) Allah ile sizi aldatmasın!
(Fâtır/5)
Kaynak: İhya-ı Ulumiddin,
İmam-ı
Gazali, 4.Cilt1
1)
Müslim
2) Tirmizî, (hasen olarak)
3) Müslim
4) Tirmizî, (hasen sahih olarak)
5) Tirmizî, (garîb olarak). Belka Şam
diyarında
bir beldenin adıdır.
6) Müslim
7) Tirmizî, (garîb olarak)
|
|
Sabataycılar
Cennete Girecek mi?
MUSEVÎLİK DİNİNE GÖRE
Sahte
Mesih İzmirli Sabatay Sevi’ye iman ettikleri, Musa dininden ve
Tevrat’tan saptıkları için onlar kâfir olmuştur. Binaenaleyh Cennete
giremezler.
HIRİSTİYANLIĞA
GÖRE
İsa
Mesih’e inanmadıkları, Teslis inancına iman etmedikleri, İncil’i kutsal
saymadıkları ve vaftiz edilmedikleri için onlar Allah’ın melekûtuna
(cennete) giremeyecekler, ebedî mutluluğa nail olamayacaklardır.
İSLÂM
DİNİNE GÖRE
Onlar
iki kimliklidir. İslâm mezhep, tarikat ve fırkaları içinde Sabataycılık
diye bir grup yoktur. Onların Müslümanlığı samimî ve içten değildir,
zâhirîdir (dış, yüzeysel), binaenaleyh onların imanı yoktur,
dolayısıyla cennete giremeyecekler, kurtuluşa eremeyeceklerdir. Zaten
onlar, dıştan biz de Müslümanız deseler bile, kendi aralarında
Müslümanlara “Acı Soğan” derler.
KENDİLERİNE
GÖRE
Sabatay
Sevi’ye iman etmeyen Yahudiler Cennete giremez. Hıristiyanlar zaten
giremez. Müslümanlar ise hiç giremez. O halde Cennete kimler
girecektir? Elbette Mesih’in mü’minleri olan Sabataycılar girecektir.
Şu altı küsur milyarlık insanlık âleminde olsa olsa beş-altı milyon
Sabataycı vardır. Koskoca Cennet onların olacaktır.
DİNLERARASI
DİYALOGÇULARA GÖRE
Sabataycılar
da İbrahimîdir. Biz İbrahim diyoruz, onlar Abraham diyor. Onlar da ehlî
cennet ve ehl-i necattır.
BAZI
REFORMCU VE YENİLİKÇİLERE GÖRE
Cennet
Müslümanların tekelinde değildir. Yahudiler, Hıristiyanlar, yıldızlara
tapanlar da cennete girecektir, bu arada tabiî Sabataycılar da...
Kaynak: Teolojik
Bahisler: Sabataycılar Cennete Girecek mi?, Mehmet
Şevket Eygi, Milli Gazete, 08.03.2007
|
|
Zebani
Cehenneme
gidenlerle meşgul olan melek, cehennemlikleri cehenneme atmaya memur
edilen melek, cehennem bekçisi. Çoğulu "zebâniyyûn"dur.
Cehennem bekçisi olan
zebânîler, azap melekleri diye tavsif edilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm diliyle zebânî, "Cehennem koruyucusu"dur.
Kur'ân-ı
Kerîm'in altı ayrı sûresinde dokuz âyette (Zümer, 71, 73; Duhân, 47-50;
Tahrîm, 6; Mülk, 8; Müddessir, 31; Alak, 18) "zebânî" kelimesine
atıflar vardır.
Kelime açık olarak ve "ez-zebâniyye" şeklinde yalnız bir âyette (Alak,
18) geçmektedir.
Müddessir, 30. âyetinde zebânilerin sayısının 19 olduğu açıklanmış,
onların melek olduğu özellikle belirtilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'deki "zebânî" kelimesinin atıf şeklinde geçtiği âyet
meâllerinin ilgili cümleleri şöyledir:
"Biz o ateşin bekçiliklerine
meleklerden başkasını memur etmedik"
(Müddessir 31)
"Ey iman edenler, gerek
kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir
ateşten koruyun ki, onun yakacağı insanla taştır. O ateşin üzerinde iri
gövdeli sert tabiatlı melekler vardır..."
(Tahrîm, 6)
"O
küfredenler, ayrı ayrı bölükler halinde cehenneme sürüldü. Nihayet
oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı. Cehennemin bekçileri
onlara şöyle dedi..."
(Zümer, 71)
"(Zebânilere); Tutun
onu da denilir,
sürükleyerek cehennemin tâ
ortasına götürün"
(Duhan, 47)
Bu meâller dikkatle
incelendiğinde Müddessir, 31 ve Zümer, 71
âyetlerinde zebânilerin "Cehennem bekçileri" ve "Melek" oldukları,
Tahrîm, 6 âyetinde ise cehennem görevlisi zebânîlerin "Sert tabiatlı
melekler" olduğu açıklanmıştır. Duhan, 47. âyetinde zebânîlerin
"Cehennemlik kişileri iteleyerek" cehenneme attıklarına atıf vardır.
Zebânî kelimesi bir tek âyette, "Biz de zebânîleri çağırırız" (Alak,
18) açık olarak geçmektedir.
Fahruddin
er-Râzî "ez-Zebâniyye"yi, "Onlar ehl-i meclis ve ehl-i meşveret olan
azab melekleridir ki, şiddetle tutmak ve atmakla cehennemin işlerine
memur olmuşlardır" şeklinde açıklamıştır. İnsanları şiddetle cehenneme
itmeğe muktedir oldukları için onlara "zebânî" denmiştir.
Kaynak: Zebani, Osman
CİLACI, Şamil İslam
Ansiklopedisi
|
|
|