Kazım
Kartal |
ÇAYA
GÖNÜL VERENLER
Dr. Muharrem
Öksüz
|
|
|
|
|
İnsanlık
için başarılan her şeyde
önder kişiler vardır. Türk çaycılığının başlangıcında ve yerleşip
geliştirilmesinde
de böylesi bir çok kişi vardır. Bu kişiler düşünce, çalışkanlık ve
cesaretlerini Türk çaycılığının kurulusu ve gelişimine hasrederek,
bugünkü çay tarım
ve sanayi sektörünü yarattılar.
Bu söyleşi çaya gönül
veren önder
kişilerden, bizden biri olan Kazım Kartal hakkındadır.
- Sayın Kartal.
Bugün çok kullanılan
bir deyimle söyleşiye başlamak istiyorum. "Sudan sonra en fazla
içilen" Doğu Karadeniz insaninin tek geçim kaynağı, ekmek kapışı çaya,
büyük hizmetler verdiniz. Öncelikle şahsım
ve Çaykur dergisi adına söyleşimize katıldığınız için teşekkür ederim.
Önce özgeçmişinizi
bize anlatır mısınız?
- Bana bu fırsatı
tanıdığınız
için size ve Çaykur dergisine teşekkür ederim.
Ben 1915 yılında
Rize'de doğdum. İlk
ve orta tahsilimi Rize'de lise tahsilimi Trabzon da yaptım, 1940
yılında Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden mezun oldum. ilk memuriyetim bugünkü
Çay
Enstitüsü olup o zaman "Rize Çay ve Narenciye Fidanlıkları Müdürlüğü"
idi.
|
Çay Enstitüsündeki
görevim tam 21 yıl
kesintisiz olarak 1961
yılına kadar
devam etti. Daha sonra İstanbul Erenköy Amerikan Asma Fidanlığı
Müdürlüğü’ne
müdür olarak atandım. 1978 yılında Tarım Bakanlığı Bakanlık Müşaviri
iken kendi
isteğimle emekli oldum. Çaykur Yönetim Kurulu Üyeliğinde 2 yıl görev
yaptım.
Evli ve 3 çocuk babasıyım.
- Sayın Kartal. Göreve başladığınız
ilk yıllardaki Türkiye çay tarımının durumunu bize anlatır mısınız?
Türkiye de
ilk defa çayın yetiştirilmesi nasıl başlatıldı? Bu ilk başlangıç
yıllarında Çay
Araştırma Enstitüsü'nün durumu ve fonksiyonu ne idi?
-
Efendim, öncelikle şunu
belirteyim. Türk çaycılığının gerçek önderi ve babası Prof. Ali Rıza
Erden’dir.
Ali Rıza Erten 1917 yılında Batum ve havalisinde yaptığı inceleme
gezisi
akabinde, aynı iklim ve ekolojik koşulları taşıyan Doğu Karadeniz
kıyılarında
da çay yetiştirilebileceğini ilk defa belirtmiş ve bu raporun
önderliğinde Rize
ve havalisinde çay yetiştirme teşebbüslerine başlanılmıştır. Bu amaçla
bugünkü
Çay Araştırma Enstitüsü kurularak faaliyete geçilmiştir. Fakat ne yazık
ki ve
esefle görüyorum Ali Rıza Erten'in ismi bu yörede hiç bir yere
verilmemiş ve bahsedilmemiş.
Bu eksikliğin giderilmesi gerekir. Türkiye'de 1924 yılından itibaren
uzun zaman
çay tarımı ve imalatı Çay Enstitüsü tarafından yapılmıştır. Hakikaten
çayın
bölgeye tanıtıldığı ilk yıllarda bu bitkinin üreticilerce kabulü zor
olmuştur.
Bu zorluk da tek başına Çay Araştırma Enstitüsü'nün çalışmaları ile
başarılmıştır.
Düşünün ki, O zaman şimdiki gibi ulaşım imkanları yoktu. Cay Araştırma
Enstitüsü'nün teknik elemanları çoğu kez saatlerce at sırtında veya
yaya köy
köy tüm bölgeyi gezerek köylüleri çay yetiştirilmesi için hem ikna
ediyorlar,
hem de, nasıl yetiştirecekleri konularında aydınlatıyorlardı. Hakikaten
ilk yıllar
çok zor yıllardı. Her çeşit imkansızlık ve buna ek olarak tabiat
şartlarının zorlukları
ile mücadele ediyorduk. Örneğin en basitinden şunu belirteyim, bugünkü
Çay Araştırma
Enstitüsü ziraat bahçesini şehir merkezine bağlıyan oto şose yolun
yapılması
bile büyük mücadele vererek yaptırılmıştır. Takdir edersiniz ki, bugüne
kıyasla
belki de küçük bir is ama o zor yılların şartlarında hakikaten çok
önemli ve
güç bir iş.
Yine
başka bir örnek vereyim,
belirttiğim
gibi, o zamanlar çay Araştırma Enstitüsü hem çayın tarımı ile sorumlu,
hem de
yeni yeni yetiştirilen çay mahsulünü üreticiden satın alıp imal etme
görevini yükümlenmişti.
Üreticiden alınan küçük miktarlardaki çay, çok ilkel metotlarla imal
edilmekteydi. Örneğin, soldurma, yas çayın tahta kerevetlere serilmesi
ile, kıvırma
ilk baslarda elle, ayakla, daha sonra da basit kıvırmalarla
yapılıyordu.
Tasnif, bayağı el elekleri ile yapılırdı. Kuru çayın içindeki çöpler
isçiler tarafından
elle, tek tek toplanıp ayrılırdı. Tabii bu yıllarda üretim şimdikine
göre çok azdı.
Yas çay üretimi artınca çay atölyeleri ve bilahare de çay fabrikaları
kuruldu.
- Sayın Kartal,
Türk
çaycılığına
gönül vermiş önder kişilerle beraber çalıştınız. Bu konuda muhakkak ki
çok değerli
anılarınız vardır, bize anlatır mısınız?
-
Efendim hakikaten o yıllardaki
çalışma arkadaşlarımızı ve günlere ait hatıraları unutmak olası değil,
sevecen,
sıcak hayat dolu günler ama çalışma zorluğu ve maddi imkansızlıkların
da her an
belimizi büktüğü yıllar. Düşünün yapılacak o kadar çok is varken, o
kadar az
eleman ve kıt imkanlarla bu isler başarılacak. O yıllarda ayrımsız
herkes
hakikaten büyük özveri ile çalıştı. Herkes büyük bir yardımlaşma
içindeydi ve biri
birine destek olurdu. Zaten böyle olmasaydı Doğu Karadeniz insanının
yazgısı bu
kadar kısa zamanda değiştirilemezdi. Yalnız şu hususu da belirtmek
isterim; Doğu
Karadeniz insanı yaradılıştan mücadeleci, yeniliğe açık ve çok
çalışkan, ona getireceğiniz
bir yeniliği, faydasına olan bir değişimi hemen anlayabiliyor ve size
olabildiğince
yardımcı oluyor. Bunun sebebi kanımca Karadenizlinin yaşamı boyunca
gurbet,
gurbet gezmesi devamlı yeni yerler yeni insanlarla teması ve en
önemlisi de
ömrünün tamamını çalışmakla geçirmesidir. Böylece görüş ufku geniş
oluyor.
Çünkü, Doğu Karadeniz de doğa alabildiğince zor ve hırçın, zirai
faaliyet için
uygun olmayan şartları haizdir. Bu zorlu doğa şartları ile mücadele
eden
Karadeniz insanı da mücadeleci, yenilikçi, devamlı hareketli meziyetler
edinmiştir.
Bu sebepten Karadeniz için yepyeni olan çayı Karadenizli hemen
benimsemiş ve kısa
zamanda da geliştirmiştir. Türk çaycılığının ilk yıllardaki geçen
zamanın her
ani bir hatıradır. Prof. Ali Rıza Erten'in Bakanlığa verdiği Doğu
Karadeniz'de
çay yetiştirileceğine dair raporunu zamanın hükümeti dikkate alarak bu
rapor gereğince
Zihni Derin çay islerini organize etmek üzere Zihni
Derin müşavir' olarak
Rize'ye gönderildi. Kaderin tecellisi en son Rize Hükümet Konağı önünde
trafik kazası
geçirdi ve bir zaman sonra da vefat etti. Zihni Derin hakkında iki
hatıramı
burada anlatayım:
Çay
kampanyası başlamış, bütün
teşkilat
köylerde harıl harıl çalışıyor, bu arada ufak tefek şikayetler de
oluyor. Zihni
Hoca bir kere daha yaprak toplama seklinin anlatılması için, kendisi de
dahil
olmak üzere, bütün teşkilat elemanlarının köylere sevk edilmesini
istedi. Gün
tayini yapıldı. Köylere haber şalindi. Günü geldiğinde elemanlar bütün
köylere
gidip yaprak toplama hakkında yeniden bilgi verdiler. Hoca da bu
meyanda
Uzunköy'e gitti. Köylüyü toplayıp bir çay bahçesine getirdi ve
toplamanın nasıl
yapılacağını anlattı. Aradan bir zaman geçti, hoca bir gün merkez alim
yerine uğradı,
yine yaprağın kaba toplanmış olduğunu gördüğünde çok sinirlendi ve
üreticileri
azarlamaya başladı. Bunun üzerine üreticilerden biri çıktı, hocaya,
«bize ne bağırıyorsun?
Bize çayın nasıl toplanacağını kimse öğretmedi ki» deyince, Hoca
üreticinin
hangi köyden olduğunu sordu, üretici, «Uzunköy» demez mi? Hoca, Pazar
günü
kendisinin Uzunköy'de toplama hakkında bilgi verdiğini söyleyince,
üretici mahcup
oldu ve özür diledi. Böylece, hoca zaman zaman üreticilerden gelen
şikayetlerin
yerinde olmadigini anlamis oldu.
Yine, Zihni Derin'in bir
baska
anısı:
Hoca, gece gündüz ve tatil
tanımadan:-"
herkesin çalışmasını istedi.
Uzunkaya
cav atölyesine
hidroelektrik yapılacak. Bunun için elektrik direğine ihtiyaç görüldü.
Köylülere ısmarlandı. Direkler geldi ve köylü parasını istedi. Hoca da
köylülerin paralarının derhal verilmesi için mutemet rahmetli Behçet
Tuzcu'ya
emir verdi. Behçet Bey de kasasında yetecek kadar para bulunmadığını,
ertesi
günü bankadan çekip ödeyebileceğini söyler. Hoca kabul etmez, lüzumlu
paranın
bankadan hemen çekilip köylülerin parasının ödenmesinde ısrar eder,
nasıl olur
da Pazar günü banka kapalı olur. Bunu bir türlü çalışma sekli ve tutumu
ile bağdaştıramaz.
Ben
Bahçe Kültürleri istasyonu
Müdürü iken, 6 aylığına 1957 yılında bir arkadaşımla birlikte
Hindistan'a
gittim. Oradaki incelemelerimizden sonra geri döndüğümde Prof.
Sebahattin Özbek
ile ilk olarak çelikle çay üretimi ve klonal seleksiyon çalışmasını
ülkemizde başlattık.
Gerçekten de Prof. Sebahattin Özbek'in çaya çok büyük emekleri
geçmiştir.
Hatta, Bahçe Kültürleri İstasyonu isminin «Çay Araştırma Enstitüsü»
olarak
degistirilmesini Sayin Özbek teklif etmiş ve yapmıştır. Yine Enstitü'de
bilimsel araştırma çalışmaları da Prof. Dr. Sebahatt'in Özbek'in
katkısı ile başlamıştır,
diyebilirim, aynı zamanda Sayın Özbek'in teşviki ile kürsüsünden
ihtisas görevi
aldım ve çay üzerinde tez hazırlayarak imtihan verdim. Böylece «Meyve
ve Çay Islahı
Mütehassisi» unvanını aldım.
- Sayın Kartal son olarak,
Türk çaycılığının
bugün geldiği yer, ve geleceğinin kısa bir değerlendirmesini yapar
misiniz?
-
Efendim, değil Türkiye'de
dünyada bile ülkemiz çaycılığı kadar hızlı gelişip yerleşen bir
tarımsal
sanayii sektörü zannederim pek azdır. İtiraf etmeliyim ki Türkiye çay
tarım ve
sanayiinin kısa zamanda bugünkü boyutlarına ulaşacağını hiç kimse hayal
bile
edemezdi. Tabii burada, ilk yıllarda çay Araştırma Enstitüsü ve sonra
da Tekel
ve Çaykur'un azimli çalışmalarını belirtmek gerek. Bu basari
üreticisinden,
isçi, teknisyen, mühendisine kadar herkesindir. Su anda görülen bazı
zorluklar
ise kanımca aşılması hiç de zor olmayan meselelerdir. Ve ümit ediyorum,
en kısa
zamanda bunların üstesinden gelinecektir. çay, yöremiz ve ülkemiz için
çok
parlak bir istikbal vaat ediyor. Değerini her zaman takdir ederek
çalışmalarımızı
sürdürmeliyiz.
- Sayın Kartal, tekrar
teşekkür
ederim. Değerli okuyucularımız, gelecek sayıda çaya gönül verenlerden
bir başkası
ile tanışmak ümidiyle kalın sağlıcakla.
Kaynak: Çaya Gönül
Verenler, Dr. Muharrem Öksüz, Çaykur Dergisi, Sayı:7, 1986
|